Tatlım, Bonnie doğmadan önce de söylediğim gibi bir ya da 20 çocuk doğurman benim için önemsiz. | Open Subtitles | كما أخبرتك قبل ولادة بوني لا يهمني أن كنتِ تنجبين طفلاً أو عشرين |
Ama size daha öncede söylediğim gibi isimlerin fazla önemi yoktur. | Open Subtitles | لكن كما أخبرتك قبل ذلك، الأسماء مثل هذه الصغيرة الأهمية. |
Daha önce de söylediğim gibi, bunu kazanacağız. | TED | كما قلتُ سابقاً، نحن في طريقنا لإستحقاق هذا. |
Ancak daha önce söylediğim gibi, aynı mantık bulaşıcı hastalıklar ile ilgili pek çok alana uygulanabilir, uygulanmalı da. | TED | و لكن كما قلت منذ قليل, هذا النوع من المنطق ينطبق على الأمراض المعدية, و ينبغى أن يكون كذلك. |
Diğer herkese de söylediğim gibi, burası bir alışveriş merkezi, kumarhane değil. | Open Subtitles | أقول لكي كما أخبرت الجميع أن هذا سوق تجاري و ليس كازينو |
Fakat bunu düşündüm, söylediğim gibi içeri girersen her şey daha kolay olacak. | Open Subtitles | لكني فكرت الأمر واعتقد أن ذلك سيكون أسهل لو دخلت كما أقول لك |
Tarak sizin değil demiştiniz. Kulaklar sizinkiyle eşti, ve söylediğim gibi DNA eşleşiyordu. | Open Subtitles | وحتّى الآن فهاتان الأذنان متطابقتان مع إذنيكِ ومع الحمض النووي كما قُلت سابقًا. |
söylediğim gibi, ben Lentulus Batiatus, Capua'lı lanista. | Open Subtitles | كما أخبرتك انا لينتولوس باتياتوس منظم مباريات المصارعة في كابوا |
Babama kışın dilini metal bir direğe değdirirsen yapışır mı diye sordum ve bana tıpkı sana söylediğim gibi yapışacağını söyledi. | Open Subtitles | بأقطاب معدنية في الشتاء فقال إنه سيتجمد ويلتصق بالعامود كما أخبرتك |
Daha önce de söylediğim gibi, bu tamamen imkansız, olanaksız ve mümkün değil. | Open Subtitles | كما أخبرتك.. كان عملا متكاملا لا يمكن تخيله بكل الطرق |
Telefonda söylediğim gibi, bu iş için aday olabilecek bir arkadaşım var. | Open Subtitles | كما أخبرتك بالهاتف، لديّ صديق من سيكون مرشحاً رائعاً لأمر مماثل |
Daha önce birçok defa söylediğim gibi ebeveynlerimizi karıştırmak istemiyorum. | Open Subtitles | كما قلتُ سابقاً لقد اتخذت شروطاً لقلة اهتمامه العائلي |
Ona da söylediğim gibi mekânı olduğu gibi veriyorum. | Open Subtitles | إذن، كما قلتُ لها، المكان كما كانَ سابقاً، مفهوم؟ |
söylediğim gibi, Ben bilgi-işlemdenim 6 saat önce beraberdik. | Open Subtitles | كما قلتُ . أنا مع مسؤولي الشعبة التقنية . لقد قابلتك , قبل ست ساعات |
söylediğim gibi, bunu hayal etmek çok zor bir süreç. | TED | كما قلت لكم ..انه امر صعب جدا ان نتخيل الاختفاء |
Düşese söylediğim gibi, "Eğer düşes olmak istiyorsan, düşes ol." | Open Subtitles | كما قلت للدوقة إذا أردت أن تكونى دوقت فكونى دوقة |
Teşekkürler, Danny. Ortağınıza da söylediğim gibi, kaçırılmaya dair hiç kanıt bulamadık. | Open Subtitles | كما أخبرت زميلتك، لم نجد أي دليل على الاختطاف |
söylediğim gibi kanun adamı düzeni düşünmeli. | Open Subtitles | كما أقول لك علي رجال القانون أن ينظروا إلي المدي البعيد |
söylediğim gibi, bu fırsatlar ayağınıza geldiğinde, kaçırmamak gerekir. | TED | كما قُلت تُبعث اليك تلك الاشياء بطرق غريبة,اجمعها طالما امكنك ذلك. |
Tıpkı söylediğim gibi, Bilmiyorum, Çocuklar bir buçuk saat önceden... orada olup seni alacaklar. | Open Subtitles | كما اخبرتك قبل كم لا اعلم نصف ساعه على ما اعتقد الاطفال سيكونون هناك ليقولك في الظهيره |
- ...polise gitmeyişimle devam edeyim. - Sana söylediğim gibi. | Open Subtitles | وبعد ذلك لم أذهـب إلى الشرطة مثلما أخبرتك أنّي سأفعل |
O burslu. söylediğim gibi; yağ ve su. | Open Subtitles | هي هنا من اجل الثقافة كما أخبرتكِ , زيت وماء |
söylediğim gibi bu eserleri yapmaya 75 sene önce başladım. | TED | كما ذكرت سابقاً، بدأت صنع هذه الأشياء منذ خمسة وسبعين سنة مضت |
İçeriden seslendiğimde, söylediğim gibi koşmaya başla. | Open Subtitles | حسناَ حينما أصرخ في الداحل اركضي كما طلبت منك تماماَ |
Daha önce de söylediğim gibi adım Emily ve ben bir alkoliğim. | Open Subtitles | كما قُلتُ قبل ذلك، اسمي إيميلي وأَنا مُدمنُه خمور. |
Emily'ye de söylediğim gibi umursamazsınız, her şeyi mahvediyorsunuz ve bütün bunların bedelini ödemeyeceğinizi düşünüyorsunuz. | Open Subtitles | "مثلما أخبرت "ايميلي أنتن غير مباليات ، تكسرن الأشياء و تعتقدن أنه لن تضطررن للدفع أبداً مقابلها |
Konuşmamın başında söylediğim gibi, 1989 sonbaharında, Berlin sokaklarındaki bu insanların ceplerinde, mobil telefonlarının olduğunu hayal edin. | TED | وكما قلت في البداية ، تخيّلوا لو أن جميع هؤلاء الناس في شوارع برلين في خريف سنة 1989 كان لديهم هواتف نقالةٍ في جيوبهم. |
Ama her zaman söylediğim gibi, bu sadece geçici bir durum, sen ayrılana veya biz tamamen dolu olana kadar. | Open Subtitles | لكن كما كنت اقول دائماً هذا كان فقط وضع مؤقت حتى توفقي اوضاعك او حتى لا نكون في حاجة لذلك |