Evet, ama yasal olarak, bu sözleşmeler usüle uygun görünüyor. | Open Subtitles | نعم، ولكن من الناحية القانونية. تظهر هذه العقود في النظام. |
Yüz milyonlarca dolar değerinde sözleşmeler.. | Open Subtitles | مئات الملايين من الدولارات في العقود الجديدة |
-Seni gördüğüme sevindim. Önce şaka yapıyor sandım. Bana başka sözleşmeler verdi. | Open Subtitles | في البداية، ظننته يمزح بإعطائي المزيد من العقود للتوقيع |
''Big Ag'' ve diğer mega mağazalarla olan sözleşmeler kapsamında çiftçilere ürünleri için makul fiyatlar teklif edilmiyor. | TED | بموجب عقود حصرية مع الغرف التجارية والمتاجر الكبرى، لا يتم عرض أسعار عادلة للمزارعين مقابل بضائعهم. |
Büyük sözleşmeler imzalamamı isteyen sen değil miydi? | Open Subtitles | ألست أنت من يريد مني الحصول على العقود الكبيرة |
Bu sözleşmeler, Running Milk'in hükümetle devam eden bir hesabının olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | تظهر هذه العقود التي الجري الحليب يحتوي حسابات الجارية مع الحكومة. |
Eğer bu sözleşmeler bu yalan testleri için bir nedense, ...neden güvenlik ihlali kurgusu yaratıyorsunuz? | Open Subtitles | إذا كانت هذه العقود السبب لهذه الاختبارات جهاز كشف الكذب، ثم لماذا خلق الخيال من خرق أمني؟ |
sözleşmeler geldi. Ama en geç gelecek haftanın sonuna kadar teslim etmemiz lazım. | Open Subtitles | العقود وصلت لكن يجب علينا التسليم بنهاية الأسبوع المقبل |
Sen ve ben artık ortağız. sözleşmeler vehilkarç tarafından imzalandı. | Open Subtitles | نحن شريكان الآن وقّع رئيس الخدم نفسه العقود |
Ama artık yetişkin olduğumdan cevap sözleşmeler olacaktı. | Open Subtitles | لكنني أصبحت بالغاً الآن، وسأقول إنها العقود |
Çözüm yaratmamıza gerek yok çünkü çoktan var; nakit akışı kredileri mevduattan çok gelire dayanır, teminat yerine güvenli sözleşmeler kullanan kredilere dayanır, çünkü kadınlar genellikle toprak sahibi değildir. | TED | ونحن لا نحتاج ان نبحث عن الحلول لاننا نملكها مثل بناء الدفق المالي و القروض المالية على الدخل لا على رأس المال قروض تعتمد شروطها على العقود لا على الضمانات لان النساء عادة لا تملك الأراضي |
Güvenimizi yasal sözleşmeler, düzenlemeler ve sigortalar gibi otoritenin kara kutu sistemine yerleştirdik ve diğer insanlara daha az güvenmeye başladık. | TED | وبدأنا في وضع ثقتنا في أنظمة الصندوق الأسود للسلطة، في أشياء من قبيل العقود القانونية والتنظيم والتأمين، وثقة مباشرة أقل في الآخرين. |
Son derece cazip sözleşmeler öneriyoruz. | Open Subtitles | نتعهّد مربحين جدا العقود القصيرة الأمد. |
Bu sözleşmeler ne kadara oluyor? | Open Subtitles | ما الذي تجنيه تلك العقود بالتحديد؟ |
Neyse, bu sözleşmeler çok iyi görünüyorlar. | Open Subtitles | على أي حال هذه العقود تبدو جيدة. |
Yasal belgeler, hatta istersen bunlara sözleşmeler de diyebilirsin bana daima büyüleyici gelmiştir. | Open Subtitles | الوثائق القانونيّة، و العقود إن شئتِ... لطالما كانت أموراً تسحرني. |
Parlamento Üyesi devlet işleri ile teklifsiz sözleşmeler yapıyor. | Open Subtitles | ويمنحهم عضو الكونغرس عقود ذات مصدر وحيد للوظائف الحكومية |
Yakında çok sağlam sözleşmeler yapacağız, güven sen bana. | Open Subtitles | . تلك عقود العصير ستأتي قريبا ثق بي |
Amazon ve Wal-Mart ile özel sözleşmeler. | Open Subtitles | عقود حصرية مع موقع أمازون و وال مارت |
Adalet bizim tarafımızda, çünkü sözleşmeler önümüzdeki yıl sona eriyor. | Open Subtitles | القانون فى صفنا لأن عقودنا تنتهى بعد سنة |
"Sahilde olmak" Danışmanın 'sözleşmeler arasında' durmasıdır. | Open Subtitles | "علي البحر" هذه استشارة ل مرحلة "بين التعاقدات" |
Phoenix, "biz" devleti, sözleşmeler, yasal olmayan bilgiler, dosyalar, bir çanta dolusu para bir şeyler çağrıştırıyor mu? | Open Subtitles | فيونكس والعقد والحكومه .. ومعلومات غير قانونيه واوراق وحقائب العمل وكميه من المال ؟ |
anayasa hukuku, haksız fiiller, sözleşmeler. | Open Subtitles | القانون الدستوري ، التعدي على حقوق الأفراد والعقود لا مشكلة |