Böylelikle, tüm insan genomunu sadece saatler içinde tayin edebiliyoruz. | TED | والآن و خلال ساعات فقط يمكننا أن نحدد الجينوم البشري |
Yıllardır bu anı bekliyordum ve artık sadece saatler kaldı. | Open Subtitles | من الصعب التصديق بأنّه شارف أن يتحقّق أعني، أنّ هذه سنوات طوال من التنفيذ ونحن على مشارف ساعات فقط |
Başkomiser bu işe fazladan adam verirse, sadece saatler sürer. | Open Subtitles | تعلم، انه سيستغرق ساعات فقط ان سمح الملازم بإضافَة المزيد من العاملين على هذا الدليل |
Evinden ayrıldıktan sadece saatler sonra. | Open Subtitles | بعد ساعات فقط من تركته. |
Başkan Kirkman, hayati risk taşıyan ameliyatından sadece saatler sonra kendisini bekleyen kalabalığı selamladı. | Open Subtitles | كما لوح الرئيس (كيركمان) لحشد مُحب ساعات فقط بعد أنهي عملية جراحية مُهددة للحياة |