Hayvan sahildeki ıslak kumlarda burunlarını rüzgara çevirerek yan yan yürüyor. | TED | الوحش يمشي جانبيا على الرمال الشاطئ المبتلة وأنفه موجه نحو الرياح |
Bu sahildeki araçlar, geçen akşam takip ettiğimiz araca çok benziyorlar. | Open Subtitles | برغم أن هذا الشاطئ يمتلئ بالمركبات المماثلة للتى طاردناها الليلة الماضية |
sahildeki tüm tehlikelerle baş edebilmeliler ve en büyük tehlikelerden biri deniz. | TED | إذا، عليها البقاء رغم كل مخاطر الشاطئ والبحر أحد المحاطر الكبيرة. |
Balıklarını yakaladıklarında, en yüksek fiyatı verecek müşteriyi bulmak için sahildeki pazarlamacıları arıyorlar. | TED | عندما يصطادون السمك هم يتصلون بكل الأسواق على امتداد الشاطىء ليستفسروا أين يمكنهم الحصول على أفضل الأسعار لمحصولهم. |
Önce, sörf yapmayı öğreniriz ve kaslı vücutlarımızı sahildeki çıtırlara gösteririz diye düşündüm. | Open Subtitles | اولا، فكرت بأننا نستطيع تعلم ركوب الأمواج و نستعرض قوتنا للفتيات على الشاطيء. |
sahildeki adamlar, ağır bombardıman altında. | Open Subtitles | الرجال الذين على الشاطئ يواجهون هجوم شرس , أيها الجنرال |
sahildeki adamlar, ağır bombardıman altında. | Open Subtitles | الرجال الذين على الشاطئ يواجهون هجوم شرس , أيها الجنرال |
Önlem olarak, sahildeki evine bir kaç koruma gönderiyoruz. | Open Subtitles | كإجراء وقائي، سنرسل بعض الرجال إلى منزلك الشاطئ. |
Ve pazar olduğunda günü Kumar amcanın sahildeki evinde geçiriyoruz. | Open Subtitles | وبما أنه الأحد نحن نقضي اليوم في كومار منزل الشاطئ الخاص بالعم |
-O zaman eve dönebileceksiniz. -Öyleyse üç hafta sahildeki saraydayız. | Open Subtitles | و يمكننا حينها العودة للوطن إذن لدينا ثلاثة أسابيع فى قصر على الشاطئ |
Bizim evin tamamının onların sahildeki evlerinin oturma odasına Uyabileceğini biliyor muydun? | Open Subtitles | هل علمتي أن بأمكانك توفيق المنزل كله بداخل غرفه معيشتهم في ذلك المكان على الشاطئ ؟ |
sahildeki cinayette kullanılan susturucu işte bu. | Open Subtitles | هذا هو الكاتم الذي أستخدم على قتل الشاطئ |
Biz çocukken ve sahildeki evde tatil yaparken her zaman bir fırtınanın gelişinin kokusunu alabildiğini hatırlıyor musun? | Open Subtitles | اتذكرين عندما كنا اطفال, كنا نذهب في العطلة الى المنزل الذي على الشاطئ وكنت دائما تبتسمي عندما تاتي العاصفة |
Yıldızların bir fotoğrafı. sahildeki o geceyi hatırlıyor musun, hani harika bir gökyüzü vardı? | Open Subtitles | أتذكر تلك الليلة على الشاطئ والسماء الرائعة |
Ama çıkartma günü geldiğinde dünyanın kaderini belirlemek sahildeki bir avuç adama kalmıştı. | Open Subtitles | ولكن في يوم الهجوم انتهى الأمر بحفنة رجال على حزام الشاطئ ليقرّروا مصير العالم |
Sanırım bunu biraz daha anlamaya başladım. Orası bizim sahibi olduğumuz sahildeki eve yakın. | Open Subtitles | أظنني بدأت أفهم قليلاً، هذا بقرب منزل الشاطئ الذي نملكه. |
Cenazeden sonra sahildeki eve döndük. | Open Subtitles | بعد مراسم الدفن رجعنا كلنا إلى بيت الشاطىء |
"sahildeki kadınlarla bir daha asla aşk yapamayacağım". | Open Subtitles | أنا لن أمارس الجنس أبدآ مع امرأة على الشاطىء ثانية |
sahildeki evde ne halt ediyordun ve kimle ediyordun? | Open Subtitles | بحق الجحيم ماذا كنت تفعل فى منزل الشاطىء ومن بحق الجحيم الذى كنت تفعل معه هذا؟ |
Bu Punta Tombo’nun şubatta çekilmiş bir resmi sahildeki tüm penguenleri gösteriyor. | TED | هذه الصور لمنطقة بونتا تومبو في شهر فبراير تظهر فيها جميع طيور البطريق على طول الشاطيء |
Herşeyi sahildeki evinden idare ediyor. | Open Subtitles | يروج لكل شيء في البيت وخارج البيت عبر الشاطيء |
Yaz boyu haftasonlarını kızkardeşimin sahildeki evinde geçiririm sende davetisin tabi. | Open Subtitles | أثناء الصيف ، أقض معظم عطلات نهاية الأسبوع في بيت أختي الشاطئي و أرحب بك هناك |
Bu sahildeki her evde o şampanyadan sunulur. | Open Subtitles | كُلّ بيت على هذه ضرباتِ إرسال الشاطئِ ذلك النوعِ مِنْ الشمبانيا. |
Tanrım, sahildeki bu evde yaşamayı çok seviyorum. | Open Subtitles | يا إلهي، كم أحبُّ العيش في الشّاطئ. |
sahildeki evini alayım diye tren çarpan adam mı? | Open Subtitles | الرّجل الّّذي صدمه قطار حتّى يتسنّى لي شراء منزله الشّاطئيّ. |
sahildeki karides çiftlikleri de bundan iyi değil. | TED | ومزارع الروبيان الساحلية ليست أفضل بكثير. |