Evi neden satmak zorunda olduğumuzu hala anlamış değilim. | Open Subtitles | لازلت لا أعرف لمَ علينا بيعه |
Evi neden satmak zorunda olduğumuzu hala anlamış değilim. | Open Subtitles | لازلت لا أفهم لمَ علينا بيعه |
Bu boku artık satmak zorunda değilim. | Open Subtitles | حسنا, ليس علي أن أبيع هذا القرف بعد الآن. |
Unut bunu. Elektrik faturasını ödemek için kemik iliğimi satmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | انسي الأمر ، اضطررت لبيع كل نخاعي لتسديد فاتورة الكهرباء |
Çünkü, o harika yeni evi alıyoruz ve muhtemelen tekneyi satmak zorunda kalacağız. | Open Subtitles | حسناً ، لأننا سننتقل إلى تلك الشقة الرائعة الجديدة و ربما يتوجب علينا بيع القارب |
Baba. Çiftliği satmak zorunda değiliz. | Open Subtitles | أبي، نحن لسنا مضطرين لبيع الأرض. |
Çünkü babam emekliliğini kaybetti ve evi satmak zorunda kaldı. Gerçekten mi? | Open Subtitles | لأن ولدي فقد مصروف تقاعده وتحتّم عليه بيع البيت. |
Eskiden erkekler sıkı pazarlıklar yapardı kadınlar da erkeklerin istediği şeyleri satmak zorunda kalırdı. | Open Subtitles | في أوقات مثل هذه يجب على الإنسان أن يقبل بصفقات صعبة ويجب على المرأة أن تبيع ما يشتريه الرجل؟ |
Evi neden satmak zorunda olduğumuzu hala anlamış değilim. | Open Subtitles | لازلت لا أعرف لمَ علينا بيعه{\pos(190,200)} |
Galweather Stearn'e tonla para kazanmasında yardım etmek için ruhumu satmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | فقط علي أن أبيع روحي، لمساعدة "غالويذر ستيرن" في الحصول على أموال طائلة، لأنه وللأسف |
alkışlar Ve, sosyal biri olmadığım için çok erken öğrenmek zorunda kaldığım şeylerden birisi de kendimi değil, işimi satmak zorunda oluşum. | TED | ( تصفيق ) الأن , واحدة من أهم الأشياء التى تعلمتها في صغري لأنني لم أكن إجتماعية , هو , أنه علي أن أبيع أعمالي , وليس نفسي . |
Bunun sebebi 70'lerde kıkırdak kemiğimi satmak zorunda kalmak ve o kıkırdak şu an Hank Aaron'un* bileğinin bir parçası hâline geldi. | Open Subtitles | هذا لأني اضطررت لبيع غضروفي في السبعينات وهذا الغضروف يصبح جزء من مصارعة هانك ارون |
Evi de, arkadaki gizli odayı da satmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | لقد اضطررت لبيع البيت , و الفناء الخلفى |
Dinle, peruğumu eBay'de satmak zorunda kalsam da, Immortal turu... | Open Subtitles | إذا اضطررت لبيع الرسومات على "إيباي" سأذهب لأرى |
Harriet, evi satmak zorunda kalabiliriz. | Open Subtitles | هاريت، قد يتوجب علينا بيع المنزل |
Baba, çiftliği satmak zorunda değiliz. | Open Subtitles | أبي، نحن لسنا مضطرين لبيع الأرض. |
Bunu demişken, evimizdeki maçlarda her oyuncu en az on bilet satmak zorunda. | Open Subtitles | وبذلك أعني ان كل لاعب يجب عليه بيع 10 تذاكر على الأقل كل مباراة |
Kızı Tutti'nin sorumluluğunu almak için Wayan her şeyi satmak zorunda kalmış. Avukatın ücretini ödeyebilmek için banyo paspasını bile. | Open Subtitles | لتحصل على حضانة أبنتها توتى عليها أن تبيع كل شىء حتى الأثاث لتدفع للمحامى |