Ancak o zaman Sovyetler Birliği, Almanya'ya karşı kendini savunabilecek." | Open Subtitles | حينها فقط الإتحاد السوفيتي سيكون قادرًا على الدفاع عن نفسه في وجه ألمانيا |
Bakalım, solukbenizli kendini savunabilecek mi! | Open Subtitles | لنرى إن كان الأبيض قادر على الدفاع عن نفسه. |
Ve Senin onun için kurduğun cinayette kendini savunabilecek. | Open Subtitles | وسيصبح قادراً على الدفاع عن نفسه ضد جريمة القتل التي لفقتها له |
Savaş sırasında Başkan, bedenen ve zihnen, bu ülkeyi savunabilecek kadar güçlü olmalıdır. | Open Subtitles | يجب أن يكون الرئيس قوياً ...بما يكفى جسدياً وذهنياً ليدافع عن هذه البلاد |
İngilizler, İskoçya'nın onları savunabilecek dostları olduğunu görünce saldırılarını durdurdular. | Open Subtitles | حالما يرى الانجليز أن سكوتلندا لديها صديق ليدافع عنهم ، حينا قد توقفوا عن الهجوم |
Bu gezegeni savunabilecek kapasitede olan silahlar. | Open Subtitles | أسلحة قادرة على الدفاع عن هذا الكوكب |
Babam kendini savunabilecek durumda değil. | Open Subtitles | أبي كان قادراً على الدفاع عن نفسه |
Belli ki Daniel bu aileden geriye kalanları savunacak, savunabilecek tek kişi. Ciddi olamazsın. | Open Subtitles | جليّ أن (دانيال) هو الوحيد المستعد والقادر على الدفاع عما تبقى من هذه العائلة. |
Mesela gücümü, İngiltere'nin bütün küçük çatışan krallıklarını tek çatı altında toplamak için kullandım artık onu tehdit etmeye veya yok etmeye gelen herkese karşı kendisini savunabilecek durumda. | Open Subtitles | مثلاً، لقد استخدمته لتوحيد ممالك إنجلترا) المتعاركة الصغيرة) وجعلتها كياناً واحداً ...قادراً على الدفاع عن نفسه أمام أي خطر قد يهددها أو يدمرها |
Mesela gücümü, İngiltere'nin bütün küçük çatışan krallıklarını tek çatı altında toplamak için kullandım artık onu tehdit etmeye veya yok etmeye gelen herkese karşı kendisini savunabilecek durumda. | Open Subtitles | مثلاً، لقد استخدمته لتوحيد ممالك (إنجلترا) المتعاركة الصغيرة وجعلتها كياناً واحداً قادراً على الدفاع عن نفسه... أمام أي خطر قد يهددها أو يدمرها |