O gün konuştuğumuz gibi bankanın evinize el koymaktan başka seçeneği yok. | Open Subtitles | و كحديثنا المعتاد، البنك ليس لديه خيار في هذا الوقت سوى رهن منزلك. |
Aoki'nin bunu senden rica etmekten başka seçeneği yok. | Open Subtitles | أووكي) ليس لديه خيار آخر) غير أن يطلب منك دفع الفدية |
- Başka seçeneği yok. | Open Subtitles | ـ ليس لديه خيار. |
Gökyüzü'nün pek seçeneği yok, çok geç olmadan beslenebileceği bir yer bulması gerek. | Open Subtitles | سكاي) ليس لديها خيارات كثيرة) يجب أن تجد مكانًا ما لتأكد قبل فوات الأوان |
Hâkimin teyp kaydını delil olarak sunmaktan başka seçeneği yok. | Open Subtitles | القاضي لم يكن لديه أي خيار سوى السّماح بعرض شريط الفيديو وهو الدّليل |
- Başka seçeneği yok. | Open Subtitles | ـ هو ليس لديه خيار. |
- Başka seçeneği yok. | Open Subtitles | ؟ ـ هل ليس لديه خيار. |
-Belki seçeneği yok sandı. | Open Subtitles | ربما شعر بأنه ليس لديه خيار |
Üstesinden gelebilir. Başka seçeneği yok. | Open Subtitles | ليس لديه خيار آخر |
- Yargıcın seçeneği yok. | Open Subtitles | -هذا القاضي ليس لديه خيار . |
- Başka seçeneği yok. | Open Subtitles | ليس لديه خيار. |
Başka seçeneği yok. | Open Subtitles | ليس لديه خيار. |
Başka seçeneği yok; | Open Subtitles | ليس لديها خيارات أخرى. |
Başka bir seçeneği yok. | Open Subtitles | ليس لديه أي خيار. |