Ağır B12 vitamini eksikliği bütün semptomlarını açıklayabilir. | Open Subtitles | إن النقص الحاد في فيتامين بي12 يسبب كل هذه الأعراض |
Patronun ani karaciğer yetmezliğinin bütün semptomlarını gösteriyor. | Open Subtitles | مديرتك لديها كل الأعراض الدالّة على ذلك مما يؤدي إلى فشل في الكبد |
Cryoglobulinemia semptomlarını açıklayabilir. Fark etmediğin bir tanesi dışındakileri açıklar. | Open Subtitles | قد تكون الغلوبيولينات الباردة مسؤولةً عن أعراضها |
Bulimiya semptomlarını açıklar. | Open Subtitles | و نظرا لكمية الأكل التي أكلتها أعتقد أن لديها مرض الأكل بشراهة و هو متوافق مع أعراضها |
Diğer yalanlarınla açıklanamayan tüm semptomlarını açıklar. | Open Subtitles | مما يفسر كل أعراضك التي لا تفسرها أكاذيبك |
Doktorlar genellikle semptomlarını önemsemezler çünkü hasta olamayacaklarını düşünürler.. | Open Subtitles | غالباً ما يتجاهل الأطباء أعراضهم لأنهم يعتقدون أنهم لا يمرضون |
İçkiler ve ilaçlar seni hissizleştirip travma sonrası stres bozukluğu semptomlarını iyice azdırıyordu. | Open Subtitles | كانت المُسكرات والمخدّرات تبقيانكِ خدرةً جاعلةً أعراض اضطراب إجهاد ما بعد الإصابة أسوأ |
Bu arada, semptomlarını azaltacak mide bulantısı giderici ilaçlardan vereyim. | Open Subtitles | في هذه الأثناء ، لدي بعض الأدوية المضادة للغثيان التي ينبغي أن تخفف من أعراضه |
En kötü semptomlarını uzakta tutuyor ve yan etkileri kabul edilebilir seviyedeydi, şimdiye kadar. | Open Subtitles | يبقي الأعراض السيئة بعيداً، و الأثار الجانبية بجزء كبير لقد كانت مبادلة متوفقّة لحد الأن |
Uzun süreli DXM kullanımı bütün semptomlarını açıklar. | Open Subtitles | تعاطى "دكسم" على المدى الطويل يفسّر كلّ الأعراض |
Genellikle, UCLA Tıp Merkezi'nde doktorlar ile çalışıyor, semptomları, teşhisleri ve hastalarım için tedavileri tartışıyordum. Fakat bazı zamanlar Los Angeles Hayvanat Bahçesi'nde veterinerler ile hayvan hastalarının semptomlarını, teşhislerini ve tedavilerini tartışıyordum. | TED | الآن ولمعظم الوقت، كنت أعمل في المركز الطبي للجامعة بصحبة الأطباء، أناقش الأعراض والتشخيص والعلاج لمرضاي من البشر، ولكن في بعض الوقت، كنت أعمل في حديقة حيوان لوس أنجلوس برفقة الأطباء البيطريين، أناقش الأعراض والتشخيص والعلاج لمرضاهم من الحيوانات. |
Bulimiya semptomlarını açıklar. | Open Subtitles | و نظرا لكمية الأكل التي أكلتها أعتقد أن لديها مرض الأكل بشراهة و هو متوافق مع أعراضها |
Ona sormadan semptomlarını öğrenmenin bir yolu olabilir. | Open Subtitles | ربّما توجد طريقة لمعرفة أعراضها دون سؤالها |
Bugün bir çoğunuz onun semptomlarını bilirsiniz. | TED | قد يتعرف كثيرمنكم على أعراضها الآن. |
Civa seviyen semptomlarını doğrulayacak kadar yüksek değil. | Open Subtitles | و لكن المستوى ليس مرتفع بشكل كافي ليسبب أعراضك |
semptomlarını ekarte etmek için bu kadar aceleci olmamalıydım. | Open Subtitles | كان عليّ ألا أتجاهل أعراضك بهذه السرعة |
Düşük testosteron bütün semptomlarını açıklıyor. | Open Subtitles | التوسترون المنخفض يفسر كل أعراضك |
Bir yerlerden doktorların hastalanabileceklerini düşünmedikleri için semptomlarını önemsemediklerini duymuştum. | Open Subtitles | سمعتُ من أحدهم أن الأطباء يتجاهلون أعراضهم لأنهم يعتقدون أنهم لا يمرضون |
Doktorlarını beğenmeyen veya güvenmeyenler semptomlarını e-postayla yolluyor. | Open Subtitles | من لا يحبّون أو لا يثقون بأطبائهم يرسلون لي أعراضهم بالبريد الإلكتروني |
İlaç tedavisiyle semptomlarını hafifletiyorum, ve onlara radyasyona maruz kalmalarını azaltmaları için yardım ediyorum. | Open Subtitles | أنا فقط أخفف من حِدّة أعراضهم بالأدوية وأساعدهم على إيجاد طُرق لتقليل تعرضهم للإشعاع |
Bunlardan bir tanesi çoklu sklerozun semptomlarını azaltıyor. Diğeri de T-tipi hücreli lenfoma denilen bir çeşit kan kanserini iyileştiriyor. | TED | واحد من هذا يسكن أعراض تصلب الأنسجة المتعدد؛ والآخر يعالج نوع من سرطان الدم الذي نسميه لمفوما الخلايا التائية. |
Bu tanının semptomlarını gözden geçiriyorum, o kadar net ki klinik yönden depresif olmadığı, ona bunu söylüyorum. | TED | فأخوض سريعًا في أعراض هذا التشخيص، ويكون واضحًا لي من الناحية الطبية أنها ليست مكتئبة، وأخبرها بذلك. |
Kadının semptomlarını alıp kocanın denizdeki semptomlarından çıkar. | Open Subtitles | خذ أعراضها و أحذف منها أعراضه بالبحر |