Sadece sessizce kıyafetlerini giyiyordun ve parmak ucunda yürümeye çalışıyordun. | Open Subtitles | أنتِ فقط ترتدين ملابسك بهدوء فقط وتتحركين ببطء على الأرض |
Burada sessizce otur. Ben de sana bir fincan çay getireyim, tamam mı? | Open Subtitles | لذا اجلسى هنا بهدوء ، وسأحضر لكى كوبا جميلا من الشاى ، حسنا؟ |
Afedersiniz, bunu sessizce yapabiliriz ya da büyük bir yaygara koparabilirim. | Open Subtitles | معذرةً, هل يمكننا عمل ذلك بهدوء أو يمكنني عمل ضجة كبيرة؟ |
Bunun anlamı, o, görünmeden ve sessizce hareket etmeyi öğrenmeli. | Open Subtitles | وهذا يعني أن عليه التحرك بصمت ومن دون أن يُرى |
Dışarı çıkıp, burada sessizce oturup gülümseyecek genç birini mi bulursun? | Open Subtitles | إخرج و إحصل على فتاه صغيرة تجلس هنا في صمت وإبتسامة؟ |
Brian O'Blivion 11 ay önce ameliyat masasında sessizce öldü. | Open Subtitles | برايان بوليفيان مات في هدوء علي منضدة منذ 11 شهرا |
Benim bahçede olduğumu sanıyordu ama ben tuvalette çok sessizce çişimi yapıyordum. | Open Subtitles | كانت تظن أنني في الحديقة لكنني كنت في المرحاض أتبول بهدوء جدا |
Başkanım, neden bu işi sessizce halledip gitmesine izin vermiyoruz? | Open Subtitles | ايتها الرئيسة لــمَ لا تسوين الامر بهدوء وتدعينه يذهب ؟ |
Kızım, açıklandıktan sonra bu kadar insan sessizce oturur mu burada sence? | Open Subtitles | يا رجل أتظنين ان كل هؤلاء الناس سيجلسون بهدوء هنا بعدما اعلنوه؟ |
Onlar için yapabileceğimiz en iyi şey sessizce buradan tüymek. | Open Subtitles | افضل شئ يمكننا فعله لاجلهم هو ان نتسلل للخارج بهدوء |
Bilmelisiniz ki birisini Ig Nobel'le ödüllendirmeye karar verdiğimizde onunla sessizce temasa geçiyoruz. | TED | يجب أن تعلم أنه عندما نختار أحدًا للفوز بجائزة إيج نوبل نبقى على اتصال مع ذلك الشخص، بهدوء جدًا |
Gri melek balığı tepede sessizce süzülür. | TED | وتنزلق السمكة الملائكية بهدوء في المكان. |
İnsanlar genelde acısını sessizce ve kendi kendilerine yaşıyorlar. | TED | و بالعادة يعاني الناس من النوع الثاني بهدوء و خصوصية .. |
Köy halkı, halkın rastgele seçilmiş bir üyesinin cinayetini sessizce kabul ediyor. | Open Subtitles | إذا فسكان القرية قبلوا بصمت جريمة قتل عضو مختار بعشوائية من مجتمعهم |
Klavye kayıt programları sessizce bilgisayarınızda otururlar, gözden uzak ve yazdığınız her şeyi kaydederler. | TED | مسجلات المفاتيح تجلس في الحاسوب بصمت ,مخفية عن الانظار وهي تسجل اي شيئ تطبعه |
Ya dışarı çık yada burada sessizce otur ve bekle. | Open Subtitles | إما تكمل طعامك بالخارج، أو تجلس هنا منتظرًا في صمت. |
Siz dişçide beklerken, bir makine sizin için sessizce çalışıyor ve bunu dişinize yerleştirmeye hazır ediyor olacak. | TED | أثناء انتظارك عند طبيب الأسنان، الآلة تقوم بكل هدوء بطلاءه لك جاهز لادراجه الى اسنانك |
Sesini kısması için yalvardım sessizce söylemesi için ama kale almadı. | Open Subtitles | رجوته أن يخفض صوته، أن يغني بشكل هادئ ولكنه لم يهتم |
Kimsenin itirazı yoksa sessizce oturup çıkış zilinin çalmasını bekleyelim. | Open Subtitles | إذا لم يمانع أحد ، فسأبقى هادئة حتى نهاية الحصة |
100 000 piyade sabırsız ve sessizce bekliyordu. | Open Subtitles | مائة ألف من المشاة يقفون متجهمون بشكل صامت |
Bırakma beni. Burada kal ve sessizce durmama yardım et. | Open Subtitles | لا , لا تتركيني ابقي هنا , وساعديني علي أن أكون هادئاً |
sessizce ilerleriz, bir denizaltında topluiğne bile düşüremedikleri an gibi. | Open Subtitles | الهدوء يعم، كما يحصل في الغواصات لا تسببي أي إزعاج |
sessizce oturuyordum fakat dışarı çıktığımda gülüyordum. | TED | بقيت صامتة لفترة طويلة، كنت أذهب للخارج وأبتسم. |
Bazen sadece sessizce tek başınıza, düşüncelerle baş başa kalmak istiyorsunuz. | TED | أحياناً ترغب فقط في الوقوف صامتاً وحيداً مع أفكارك |
Git ve bir silahlı asker birliği topla. Çabuk ve sessizce. | Open Subtitles | اذهب و جمّع فرقة من الرجال المسلحين بسرعة وبهدوء |
sessizce ve yavaş yavaş adanın içine doğru ilerleyeceğiz. | Open Subtitles | حسناً يا رجال. إننا نتقدم بشكل هادىء جداً داخل البلاد. |
Sadece somurtup sessizce durmak istiyorum... sonra laf sokayım, sonra yine sessiz durayım. | Open Subtitles | لا يهمني إلا الصمت الكئيب الذي تتبعه تعليقات لئيمة ثم المزيد من الصمت |
Mühendislerin hepsi masanın bir ucunda oturdular, tasarımcılar ise benimle masanın diğer ucunda, son derece sessizce. | TED | المهندسون جلسوا هادئين على طرف من الطاولة, و أنا و المصممين جلسنا على الطرف الآخر, بصمت شديد. |