Bu küçük kelimede bir sevinç ve acı ummanı saklı. | Open Subtitles | يا له من عالم الفرح والألم يكمن فى هذه الكلمة |
Protokol tamamlandığında, yargıçlar bana bir beyaz kart gösterirler, ve o anda sevinç başlar. | TED | بعد انتهاء البروتوكول، أحصل على بطاقة الحُكام البيضاء، وهنا، الفرح الغامر. |
Hayatımın çoğunu siyahi sevgi, siyahi sevinç ve aile yaşamım hakkında fotoğraflar arayarak geçirdim. | TED | وهكذا قضيت معظم حياتي أبحث عن الصور والتي تعكس أفكار حول الحب الأسود، الفرح الأسود وحول الحياة الأسرية. |
Eğer dağ tırmanışı yapan, zorlu dağlara tırmanan insanların kitaplarını okuyorsanız, bu kitapların sevinç ve mutluluk anlarıyla dolu olduğunu mu düşünüyorsunuz? | TED | إذا قرأت كتباً عن أشخاص تسلّقوا جبالاً ، جبالاً صعبة ، هل تعتقد أنّ هذه الكتب مليئة بلحظات البهجة و السعادة ؟ |
Bir adamın seve seve boğulacağı bir çift mutluluk ve sevinç havuzu. | Open Subtitles | اثنتان تبعث على البهجة والفرح أى رجل يكون سعيد أن يتأملهما بإستغراق |
Büyük bir sevinç görünüyor aradığın adamla ilgili olan taraftan düştü. | Open Subtitles | إنها ترى بهجة عظيمة. ويتعلق الأمر بالرجل الذي كنت تبحثين عنه. |
Davud'un evine getirildiğim zaman, halkım mutluluk şarkıları söylüyordu, ...ve kalbimde sevinç vardı. | Open Subtitles | حين جلبت إلى بيت " داود" غنى أهلى أغانى الفرحة و جئت بفرح فى قلبى |
I o hiçbir sevinç alabilir. | Open Subtitles | أنا يمكن أن تتخذ أي فرح في ذلك. |
"her yerde sevinç gözyaşları ve mutluluk şarkıları vardı. | Open Subtitles | وكان هناك دموع الفرح وأغاني السعادة والأمير والأميرة |
Bir yerlerde sevinç gözyaşları ve nefret gözyaşları arasında farklılıklar olduğunu okumuştum. Bu doğru mu? | Open Subtitles | قرأت أن هناك فرق بين دموع الفرح ودموح الغضب وأن هذا حقيقي |
sevinç ve keder karıştığında, neden onları gözyaşları içinde gösteriyor? | Open Subtitles | عندما يجتمع الفرح والحزن، لماذا تذرف الدموع؟ |
sevinç ve keder karıştığında, neden onları gözyaşları içinde gösteriyor? | Open Subtitles | عندما يجتمع الفرح والحزن، لماذا تذرف الدموع؟ |
Ultrasonu gördüğün zaman gözlerindeki o sevinç gözyaşları... | Open Subtitles | دموع الفرح في عينيك عندما رأيت صورة الأشعة الفوق صوتية تلك |
Ultrasonu gördüğün zaman gözlerindeki o sevinç gözyaşları... | Open Subtitles | دموع الفرح في عينيك عندما رأيت صورة الأشعة الفوق صوتية تلك |
Böyle gözyaşları içinde onun yanına git ve ona, bunlar sevinç gözyaşları de. | Open Subtitles | تقدم لهناك مع هذه الدموع وأخبرها أنها دموع الفرح , حسناً ؟ |
Vatandaşlar arasında bir sevinç dalgası oluştu. | Open Subtitles | بهذا الخبر غمرت موجة من الفرح اوساط الشعب |
Onlar ise büyük sevinç anını yaşamak için herkesin gerekli... | Open Subtitles | تأمل كم أجلب لك البهجة العظيمة التي تكون لجميع الناس |
Ama zevk, tutku ve sevinç hâlâ orada. | TED | و لكن المتعة، و الشغف و البهجة بالعمل ما زالت الأساس. |
Büyük bir sevinç dalgası dünyadaki köşe bucak her yeri sardı. | Open Subtitles | موجة عظيمة من البهجة طافت العالم ووجدت طريقها إلى كلّ زاوية ومكان |
- Halkın arasında bizi çağırttığınızın... duyulmasından sonra, sevinç ve umut doğmuştu. | Open Subtitles | قد أرسلت فى طلبنا كان هناك بهجة و أمل و قال الناس إن روما لن تتركنا نموت |
Kaybetmemin ona hissettirdiği sevinç küçük asabi kalbine fazla geldi. | Open Subtitles | بهجة رؤيتي أخسر كانت شديدة على قلبه الصغير الغاضب |
Her yeni oyuncağın içinde bir kahkaha, bir sevinç gizlidir. | Open Subtitles | الفرحة والبهجة تجدونها في كل لعبة جديدة |
"Oy Verme Sevinci" projesi sadece sevinç meselesi değil. | TED | مشروع "فرح التصويت" ليس عن الفرح وحسب، |
ödeme günlü ani, sevinç ...daha ne olsun yarinin ne getirecegini kim bilir ? | Open Subtitles | لأشاركك نشوة اللحظة و الأيام و كل ما نفعله سوياً فمن يعلم بماذا سيأتينا الغد؟ |
Hepiniz bana bakıp, fazlası olduğunu düşünüyorsunuz, bu büyük bir sevinç. | Open Subtitles | كل واحد منكم ينظر في وجهي ويتعدى أكثر من هذا ، ويتمتع بفرحة. |