Bir sürü Aqua Teen Hunger Force bir adam, -çoğu erkekti zaten- sarı kapşonlu bir pelerin giymeyi seviyordu | Open Subtitles | الكثير من الشخصيات الكرتونية كان هناك هذا الشاب كان معظمهم شباب كان يحب أن يرتدي لباس أصفر بغطاء رأس |
Kendine has mizahına uygun bir şekilde aynı zamanda oya işi yapmayı seviyordu. Örgü örmeyi seviyordu. | TED | كان متصالحٌ جداً مع دواخله .. ايضا كان يحب التطريز بالابر .. كان يحب الخياطة .. |
Sonuçta, kocasını gerçekten seviyordu ve kocasının tepkisini yerinde buluyordu. | Open Subtitles | ومع هذا، لقد أحبت زوجها بصدق وتقبّلت وجهة نظره المعارضة |
Bunun benim için bir anlamı yok. O da müziğimi seviyordu. | Open Subtitles | إنها لم تكن مفهومة بالنسبة لي ، لقد أحبّ موسيقاي أيضاً |
Büyülü sevda ruhunu çağırmadan önce de seni seviyordu. Bizler... | Open Subtitles | لقد أحبتك من قبل إلقائك تلك التعويذة , أما بقيتنا... |
Beni değil, onu seviyordu. | Open Subtitles | لقد كان خطيب سوالين وكان يحبها هي وليس أنا |
Görüşmeye başlamıştık ve benimle ilgili her şeyi seviyordu; akıllı oluşumu, Harvard'a gitmiş olmamı, genç kızlara yardım etmeye çok istekli oluşumu ve işimi. | TED | بدأنا بالمواعدة، وكان يحب كل شيء في، أنني كنت ذكية ، أنني ذهبت لهارفارد أنني كنت أحب مساعدة الفتيات المراهقات، وعملي. |
Zamanda askıya alınmış böyle anların kırılganlığını seviyordu. | Open Subtitles | كان يحب هَشَاشَة تلك اللحظات المعلقة بالزمن, |
Çocuk kızı güldürmeyi, seviyordu ve | Open Subtitles | وكانا يضحكان دائما على الأشياء الغبية كان يحب أن يضحكها |
Ama içindeki züppe, sosyeteden insanları avlamayı seviyordu. | Open Subtitles | كان يحب ان يصطاد ضحاياه من المجتمعات الراقية |
İşini seviyordu, fakat çok fazla ilişkisi kopmuştu. | TED | لقد أحبت تدريس الأدب ولكنها كانت منفصلة جدا. |
Bak, Jean Sekreterin seninle çalışmayı seviyordu. | Open Subtitles | أنظر, جين كانت سكرتيرتك، أحبت العمل لديك |
Donatı o kadar seviyordu ki kendine dükkan satın aldı. | Open Subtitles | هذا الرجل أحبّ الدونات كثيراً لدرجة انه ابتاع المتجر ليكون واجهته |
Yani senin Cindy'yi sevdiğin gibi Cindy de seni seviyordu, öyle mi? | Open Subtitles | إذاً تقول أنك لست فقط تحبها بل هي أحبتك أيضاً |
Erkek onu sevmediğini söylüyordu ama aslında seviyordu. Ve her şey yerle bir oldu. | Open Subtitles | وقال أنه لا يحبها لكنه يحبها فعلاً , وفشل الأمر |
Çocuk, beni tanımıyordu bile fakat beni, kayıtsız şartsız ve eleştirmeden seviyordu. | Open Subtitles | لذا فالفتى لا يعرفني حتى لكن يحبني دون تشكيك أو نقد |
Belki önceleri seviyordu, ama artık sevmiyor. | Open Subtitles | ربما أحبتك مره لكنها لا تحبك الأن |
Ağabeyin seni tahmin ettiğinden çok daha fazla seviyordu. | Open Subtitles | شقيقك كان يحبك كثيراً، أكثر مما أنت تعرف. |
Ailem beni seviyordu ve...ve yeni şeyler denememek beni mutsuz etmiyordu. | Open Subtitles | لقد أحبتني عائلتي ولم أشعر بالسوء عند عدم قيامي بأشياء جديدة |
Yani onu öyle seviyordu ki, oğlu onun hayat ışığıydı. | Open Subtitles | اعني, لقد أحبته تستطيع القول هو كان النور في حياتها |
Öğrenmeyi gerçekten çok seviyordu ve haberdar olur olmaz okuluma gelmek istedi. | TED | لقد أحبّت التعلُّم حقًا، وأرادت أن تأتي إلى مدرستي حين سمعت عنها. |
Seni seviyordu zalim Mağripli. | Open Subtitles | لقد احبتك ايها المغربي القاسي |
Beni o kadar seviyordu ki onu terk etmek istediğim zaman... | Open Subtitles | دعني أخبرك سرأً لقد أحبني بشدة لدرجة أنني عندما حاولت تركه |
Burayı çok seviyordu, biliyor musun? | Open Subtitles | أحبَّ هذا المكانِ حقاً، أتعرف ذلك؟ |
Okumayı ve yazmayı her şeyden çok seviyordu. | Open Subtitles | لقد أحب القراءة والكتابة أكثر من أي شئء آخر |