Suriye'deki görevi, kadın köle trafiğini ortaya çıkarıp yok etmek. | Open Subtitles | مهمته في سوريا كانت الكشف و القضاء على تجارة الايماء |
Suriye'deki eski İslam şehri, kendisiyle bütünleşen ve o ruhu kucaklayan çok katmanlı bir geçmiş üzerine kurulmuştu | TED | لقد تم بناء المدينة الإسلامية القديمة في سوريا على ماض متعدد الطبقات، اندمجت معه و استوعبت روحه. |
Bu yüzden Suriye'deki ve Türkiye'deki mülteci kamplarına gittim, oradaki aileleri oturup dinledim. | TED | لذا سافرت إلى مخيمات اللاجئين في سوريا وتركيا. و جلست مع العائلات وأصغيت لهم. |
Bu gözlemleri yaptığım sıralarda Irak sınırlarının ötesine baktım ve kaçırdığımız başka bir noktanın olduğunu gördüm; Suriye'deki savaş. | TED | حوالي وقت إدلائي بتلك الملاحظة، نظرت إلى ما وراء حدود العراق، ولاحظت أن هناك قصة أخرى نفتقدها: الحرب في سوريا. |
Suriye'deki savaş neredeyse 4 milyon insanı sınır dışına sürükledi, ama yedi milyondan fazla insan ülke içinde kaçış halinde. | TED | تسببت الحرب السورية بنزوح 4 ملايين شخص خارج الحدود، لكن فوق السبعة ملايين في حالة فرار دائم داخل البلاد |
Ve son olarak, Suriye'deki krizle ilgili bir hikâye, yüz binlerce insanın hayatına mal olan ve milyonları evinden eden bir çatışma. | TED | وفي النهاية، إليكم قصة مرتبطة بالكارثة في سوريا الصراع الذي أنهى حياة مئات الآلاف وشرد الملايين. |
Senin zeki arkadaşın Suriye'deki bir terörist hücre tarafından sağlanan fonu kullandı. | Open Subtitles | صديقك الذكي استخدم الأموال المزوده عن طريق هاتف ارهابي في سوريا |
Çünkü tek yaptığı Suriye'deki akrabalarının düşüncelerini dile getirmekti. | Open Subtitles | بسبب كل ماهي ارادته هو تبين وجهة نظرها حول تفكير اقرباءها المتواجدين في سوريا |
Suriye'deki ekonominin çok kötü olduğunu siz de biliyorsunuzdur... | Open Subtitles | أنت تعرف الأحوال الاقتصادية كانت سيئة في سوريا |
Ben Suriye'deki amcamı ziyarete giderken öğrendim. | Open Subtitles | انا تعلمت القياده عندما كنت في زياره لـ عمي في سوريا. |
Suriye'deki durumla ilgili gayri resmi bir hamle yaptım. | Open Subtitles | لقد قُمت بخطوة بشكلٍ غير رسمي حول الوضع في سوريا. |
Teröristler tarafından kaçırıldığı sırada Suriye'deki yetimler için gönüllü olarak çalışıyormuş. | Open Subtitles | تعمل في دار أيتام في سوريا عندما تم إختطافها من قبل الإرهابيين |
Geçen hafta Suriye'deki iç savaş çatışmalarında öldürüldü. | Open Subtitles | الأسبوع الماضي في حقول القتال في الحرب الأهلية في سوريا |
Sarah Suriye'deki yetimhaneye dönmek istiyor. | Open Subtitles | سارة تود أن تعود إلى دار الأيتام في سوريا |
Suriye'deki bir terör örgütü tarafından radikalleştirilmişlerdi. | Open Subtitles | لكنهم كانوا متطرفين بواسطه خليه أرهابيه في سوريا |
Mısır'da Mursi'yle olanlara ve Suriye'deki dengesiz duruma baktığımızda, doğru, burada yaşananların da farklı şekilde gelişmesi söz konusu olabilir. | Open Subtitles | اذن ، ما رأيناه يحدث في كل من مصر والرئيس مرسي والحالة الغير مستقرة في سوريا نعم ، انهُ سهل ان نلاحظ |
Bir, Suriye'deki Amerikan silahlı kuvvetler eylemlerinin durması. | Open Subtitles | أولاً، وقف كل العمليات العسكرية في سوريا |
Suriye'deki anneannesini bulmaya çalışıyoruz. | Open Subtitles | فقط الجدة الأمومية نحن نُحاولُ تَحديد مكان في سوريا. |
Yüksek Mahkeme'nin Holder, HLP'ye karşı örneğindeki gibi Suriye'deki zavallı adama rağmen mahkemede de bu şekilde karar vermeliyim. | Open Subtitles | الذي اصدرته المحكمه العليا وهذا ما يجب ان نحكم به هنا بصرف النظر عن حكمي الذي يتعلق بالرجل في سوريا |
Ben de Suriyeli mülteci çocuklarla ilgili gerçekten bir şeyler yapmak istedim, çünkü çocuklar Suriye'deki iç savaştan en çok etkilenenler. | TED | ولقد كنت أود فعلًا القيام بشيء لصالح أطفال اللاجئين السوريين، لأن الأطفال ظلوا أشد المتأثرين بالحرب المدنية السورية. |
Yemen ve Suriye'deki yakın zamandaki çatışmalarda PTBlerin kullanıldığı rapor edildi. | TED | وقد بينت تقارير عن استخدام القنابل العنقودية مؤخراً في الصراعات الجارية في اليمن وسوريا. |