"taşır" - Traduction Turc en Arabe

    • يحمل
        
    • تحمل
        
    • يحملون
        
    • سيحمل
        
    • يَحْملُ
        
    • تحملين
        
    • يحملها
        
    • ينقل
        
    • ويحمل
        
    • وتحمل
        
    • تحملها
        
    • يمكنه حمل
        
    • سيحملهم
        
    Bitki bir şey elde eder, ve atmaca ağızlı polenleri başka yerlere taşır. TED هو يأخذ من النبات الرحيق والمنقار يحمل بدوره حبوب اللقاح الى مكانها المطلوب
    Bir insanın ruhunu kalbi taşır. Bu adam onu söküp toprağa atar. Open Subtitles أي قلب رجل يحمل روحه هذا رجل يحفره خارج ويرميه في الوسخ
    Bsiklete binmeyi öğrenmenin basit mekanik kurallarının ötesinde bir anlam taşır. Open Subtitles إنها تحمل معانٍ أكثر من مجرد التقنية البسيطة لتعلم قيادة الدراجة
    Resiflerin derin sularla buluştuğu noktada dipten gelen akıntılar besinleri yüzeye taşır. Open Subtitles الشعاب المرجانيه حيث تجتمع المياه العميقه تحمل تيارات المواد المغذّية إلى السطح.
    Sahadaki ajanlar tek seferlik not defteri taşır, pedler gibi. Open Subtitles العملاء في الميدان يحملون دفتر ملاحظات لمرة واحدة مثل لوحة
    Eski okyanus yüzeyinin suyu, magma ile birleştirerek çekirdek kabuğuna taşır. Open Subtitles يحمل قاع المحيط القديم الماء معه إلى وشاح الأرض، فتخالط الصهارة.
    Ne tür bir bağımlı değerli bir şeyi üzerinde taşır. Open Subtitles أي نوع من مُدمني المخدرات يحمل مشاعر قليله قيَّمه ؟
    Bu yükleri eşek altın taşır gibi taşır o. Open Subtitles ولكنه لن يحمل الشرف والتكريم إلا كما يحمل الحمار الذهب..
    Bazen çaresizlik beklenmedik bir mukavemet de taşır. Open Subtitles في بعض الأحيان إليأس يحمل قوة غير متوقعة.
    Çünkü gece dünün üzüntülerini, ertesin günün umutlarını ve neşesini taşır. Open Subtitles لأن الليل يحمل حزن الأمس وأمل ومتعة الغد
    Sonra, bu ufaklıkların her biri 25 megatonluk bomba taşır. Open Subtitles ثم ,كل واحد من الآليين يحمل 25 ميجا طن من القنابل
    Şu arkada en uzakta gördüğünüz iki kamyon 12'şer tüp sıkıştırılmış helyum gazı taşır. TED تلك الشاحنتان التي ترون في النهاية البعيدة تحمل 12 خزانا من الهيليوم المضغوط.
    Kuantum mekaniği der ki; atomlar enerji taşır, fakat rastgele miktarlarda taşımazlar. TED تقول الميكانيكا الكمية بأن الذرات تحمل الطاقة ولكنها لا تقبل فقط أي كمية عشوائيةّ
    Aynı zamanda bu vadi, bir havza özelliği taşır, yaylalardan havzaya... ...tortu taşıyan ve orada yaşayan hayvanların kemiklerini sürükleyen nehirler akar. TED إنه حوض، والأنهار تتدفق من المرتفعات إلى الحوض، تحمل الترسبات، وتتخللها عظام الحيوانات التي عاشت هناك.
    Ve elektrik yerine, bu kıllar dijital veriyi temsil eden ışık sinyallerini taşır. TED وبدل الكهرباء، تحمل هذه الأسلاك نبضات الضوء، التي تُمثل البيانات الرقمية.
    Sırtında cennetin, yeryüzünün ve insanlığın üç dünyasını taşır Open Subtitles تحمل على ظهرها الثلاثة عوالم للسماء والأرض والأنسان
    Hayır, hayır, yapma. Bir centilmen her zaman hanımefendilerin eşyalarını taşır. Open Subtitles لا , لا , هيا , النبلاء دائماً يحملون أغراض السيدات
    Kitaplarını okula taşır. Sen de omurga eğrilmesini falan dert etmezsin. Open Subtitles لو إقتنيا كلباً، فإنّ بإمكاني أن أشتري له بعض الجرابات، وعندها سيحمل لكِ كتبكِ للمدرسة،
    Doğan her çocuk dünyayı kurtarma olasılığını taşır. Ya da yok etme. Open Subtitles يَحْملُ كُلّ طفل إلى العالمِ إمكانية الإنقاذِ أَو الذبحِ
    Çantanda her zaman bu kadar bok taşır mısın? Open Subtitles هل أنتي دائما تحملين هذة أشياء كثيرة في حقيبتك ؟
    Vaquero, kovboy, onu her zaman yanında taşır böylece gerektiğinde boğaları güder ve bir araya toplar. Open Subtitles الفاكيرو أو راعي البقر يحملها معه دائماً ليقود بنا قطيع الثيران
    Su taşıdıklarında, daha önce söylediğim gibi sadece kadınlar su taşır, küçük çocuklarını, kız çocuklarını da su taşımaları için yanlarına alırlardı, aksi taktirde evde kardeşlerine bakarlardı. TED وعندما يذهبن لجلب المياه، لأنه وكما قلت آنفاً، النساء فقط هن من ينقل المياه. اعتدن على أخذ بناتهن أيضاً لجلب المياه. أو يبقين في المنزل للعناية بإخوتهن.
    Bu görünmez döner bir yüzük ve onunla kötülüğün gücünü taşır. Open Subtitles انه خاتم يحولك الى غير مرئى ويحمل في طياته قوة الشر.
    Alfa parçacıkları 2 proton ve 2 nötrondan oluşur ve bir pozitif elektrik yükü taşır. Open Subtitles تتكوّن جسيمات ألفا من بروتونين ونيوترونين وتحمل شحنة كهربية موجبة.
    Annemi, hafif bir kaç kitabı kalça hizasında taşır vaziyette minik tuğlalardan örülmüş sütunun yanında, arkasındaki dövme çelik kapılar hâlâ açıkken ve kılıçtan uçları Mayıs havasında siyah siyah parıldarken görüyorum. Open Subtitles وأرى امي ومعها كتب خفيفة تحملها تحت يدها, وتقف على الرصيف المقابل للبوابات التى لاتزال مفتوحة خلفها
    Onları güvenli bir yere götürmedin. Değil mi? Sadece bir kişiyi taşır. Open Subtitles يمكنه حمل واحدٍ فقط . حتى أنني اضطررت للانتقال بدون إحداثيات
    Hayır. Sadece bir tanesi taşır onu işe giderken. Open Subtitles لا , واحدا منهم فقط هو الذى سيحملهم وهم ذاهبين الى العملية

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus