| Gerçekten de tam uygun bir dükkan var. Bir çok tuhaf şey bulunuyor. | Open Subtitles | حسنٌ، يوجد مخزن هناك وهو مخيف حقاً والكثير من الأمور الغريبة هناك. |
| Evimizde pek çok tuhaf şey oluyor. | Open Subtitles | هناك الكثير من الأمور الغريبة التي تحدث في منزلنا |
| İkinizle karşılaşmadan önce pek çok tuhaf şey görmüş ve epey de tuhaf şey yapmıştım. | Open Subtitles | رأيتِ العديد من الأمور الغريبة منذ أن التقيت بكما وقمت بالعديد من الأمور الغريبة أيضاً |
| Kaza olduğunu sanıyordum. Ben de öyle ama bir sürü tuhaf şey oluyor. | Open Subtitles | نعم ، اعتقدت ذلك أيضاً ولكن الكثير من الأشياء الغريبة تحدث أشياء مضحكة |
| O gece pek çok tuhaf şey yaşandı. | Open Subtitles | الكثير من الأشياء الغريبة حدثت تلك الليلة. |
| Karşılaştığınız en tuhaf şey bu olmalı. | Open Subtitles | هذا يجب ان يكون أغرب شيء استدعيتي لأجله في حياتك |
| Şimdiye kadar yaptığım en tuhaf şey. Ama kullanışlı, hakkını vermek lazım. | Open Subtitles | أغرب شيء صنعته إطلاقاً لكنه عملي، أعترف بذلك |
| Gördüğün onca tuhaf şey yüzünden. | Open Subtitles | تعرف بسبب الأمور الغريبة التي رأيتها |
| Vefatına doğru birkaç tuhaf şey yapmış böyle. | Open Subtitles | لقد فعلت بعض الأمور الغريبة قبل موتها |
| Bir sürü tuhaf şey oluyordu. | Open Subtitles | ..كانت الكثير من الأمور الغريبة تحدث |
| Bir sürü tuhaf şey yapıyordu. | Open Subtitles | كان يفعل بعض الأمور الغريبة في وقت سابق |
| Bayan Varley, Rebecca'yla birlikte birçok tuhaf şey gördük. | Open Subtitles | سيدة (فارلي)، أنا و (ريبيكا) رأينا الكثير من الأمور الغريبة |
| Bir sürü tuhaf şey kulağıma çalındı, ama senden duymayı tercih ederim. | Open Subtitles | لقد سمعت عن العديد من الأشياء الغريبة لكن أريد سماعها منكِ |
| İnsanların arabalarında bir sürü tuhaf şey buluyor olmalısınız. | Open Subtitles | لا بد أنك تجد الكثير من الأشياء الغريبة في سيارات الناس |
| Muhtemelen bu adada bir sürü tuhaf şey görmüşsünüzdür. | Open Subtitles | من المحتمل أنكم لاحظتم الكثير من الأشياء الغريبة على هذه الجزيرة. |
| Bir sürü tuhaf şey görüyor insan. | Open Subtitles | ترين الكثير من الأشياء الغريبة. |
| Bir sürü tuhaf şey oldu. | Open Subtitles | الكثير من الأشياء الغريبة حدثت. |
| Evet. Tek tuhaf şey de o sahiden. | Open Subtitles | أجل، أحد الأشياء الغريبة |
| İnan ya da inanma bu, bugün duyduğum en tuhaf şey değil. | Open Subtitles | صدق أو لا تصدق هذا ليس أغرب شيء أسمعه اليوم |
| Bu bahçedeki en tuhaf şey artık şapkalı bir at değil. | Open Subtitles | حسناً، من كان يظن أن حصان يضع قبعة سيكون أغرب شيء في هذه الساحة. |
| Bir insanın kardeşi için yapacağı en tuhaf şey bu. | Open Subtitles | هذا أغرب شيء قد يفعله أحد لأخيه على الاطلاق |