O şişme fahişeyi patlatıp, odanın içinde uçtuğunu izlemek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أضرب العاهرة القابلة للنفخ وأرها تطير في أرجاء الغرفة |
Yol boyunca uçakların kendi kendine uçtuğunu anlatıp durdun. O yüzden boynuma biraz kramp girdi. | Open Subtitles | و كنت تتحدث في أذني عن كيف تطير الطائرات لوحدها و في الحقيقة رقبتي ألمتني قليلا |
Üçüncüsü, Norden hesaplarını yaparken uçağın alçakta ve yavaş uçtuğunu hesap etti. | TED | ثالثاً عندما كان يُعد نورد حساباته للجهاز افترض ان الطائرة سوف تحلق بسرعة منخفضة نسبياً و على ارتفاع منخفض |
Kanada Havayolları dokuz gün önce Montreal'e uçtuğunu söylüyor. | Open Subtitles | قبل 12 عام والآن السفريات الكندية تقول أنه طار إلى مونتريال |
- Gelinin kimlik belgelerinin güverteden denize uçtuğunu. | Open Subtitles | انا افهمته ان اوراقها طارت فى البحر |
Depoda kalan yakıta göre ne kadar uzağa uçtuğunu bulabiliriz. | Open Subtitles | ممّا يعني أنّ بإمكاننا أن نعرف إلى أين حلّقت المروحيّة بمقدار استهلاك الوقود |
Ben atladığımda bana uçtuğunu söyle. | Open Subtitles | عندما قفزت أخبرني أنك طرت |
Yaşlı bir adamın kafasından şapkasının uçtuğunu gördüğüm için ağlamamı mı istedin? | Open Subtitles | أدرتِ بكائي عندما أرى قبعة تطير من رأس رجل عجوز؟ |
Komşular evin etrafında uçtuğunu görebilirler. | Open Subtitles | يمكن للجيران أن يشاهدوك وانت تطير حول المنزل |
Kadının dairende uçtuğunu söyledin. | Open Subtitles | إنّك أخبرتني بأن تلك الامرأة كانت تطير حول سقف منزلك. |
Geri dönerken, onun uçtuğunu gördüm. Kurşun gibi üzerime geliyordu. | Open Subtitles | وبينما كنت أعود, لقد رأيتها تطير.لقد عادت كالقذيفة! |
237 adlı uçuşun koruyucu bir meleği olsa gerek zira birçok kişi onları kesin bir ölümden kurtaran birinin uçtuğunu haber verdiler. | Open Subtitles | ركاب رحلة 237 أتضح بأن لديهم ملاك حارس حينما الكثير بلّغوا عن هيئة إمرأة تحلق أنقذتهم من موتٍ محتوم. |
Uçakların nasıl uçtuğunu biliyordum ama yine de gergindim. | Open Subtitles | أعلم كيف الطائرات تحلق, لكنني كنت قلقة. |
'Bazı kuşların çok yüksekten uçtuğunu...' 've bazılarının da öyle olmadığını kabul etmek zorundasın.' | Open Subtitles | بعض الطيور تحلق عاليا وبعضها لا |
Pekâlâ, annesi bir keresinde eski şehre uçtuğunu söylemiş, hayatı boyunca yaptığı tek uçak yolculuğu. | Open Subtitles | حسناً , لقد قالت الوالدة أنه قد طار فوق المدينة القديمة فى الرحلة الجوية الوحيدة التى قام بها |
Bazıları çok ama çok uzaktaki başka bir ormana uçtuğunu söyledi. | Open Subtitles | البعض قال بأنه طار إلي غابة أخري بعيدة جداً |
Bir keresinde koltuğa geçip Cezayir'e uçtuğunu hatırlıyorum. | Open Subtitles | أتذكّر ذات مرّة ، أنّه طار بطائرة إلى "الجزائر" |
Başkası da değil zaten, yoksa fizik kanunlarının pencereden uçtuğunu görürlerdi. | Open Subtitles | -حسنًا، ولا أي واحد آخر هنا كما هو واضح وإلا لكانوا لاحظوا أن قوانين الفيزياء تبدو وكأنها طارت من النافذة |
Belki biri nereye uçtuğunu görmüştür. | Open Subtitles | ربما عرف أحد إلى أين طارت |
Ve uçakların nereye uçtuğunu öğrenmem gerek, Gary. | Open Subtitles | و يجب أن أعرف المناطق التي حلّقت الطائرة فوقها ما هي تلك المناطق، (غاري)؟ |
Bana uçtuğunu söylediğini duymak istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أسمعك تقول أنك طرت |
Muybridge titiz fotoğrafçılığıyla atın dört nala koşarken bazı anlarda gerçekten uçtuğunu kanıtladı. | TED | وباستخدام التصوير الدقيق استطاع مايبريدج إثبات أن الحصان عندما يعدو فهو يطير بالفعل |