uzan. Lütfen uzan. Bir dakikalığına. | Open Subtitles | أرجوك يا عزيزتي، استلقي فقط للحظة، استلقي |
"uzan, sevgili kaplumbağam" uzan. | Open Subtitles | جيد ، استمر استلقي يا سلحفاتي الجميلة ، استلقي |
Tamam. Kalp krizi geçiriyor olabilirsin. Yere uzan. | Open Subtitles | حسنا ، ربما تعاني من نوبة قلبية ، إستلقي |
- Ealing'e rapor vermek zorundayım. - Hayır, uzan. | Open Subtitles | يجب أن أقدم تقرير إلى كوخ من الصفيح على أيلينغ المشتركة - لا , أستلقي - |
uzan, uzan, uzan. | Open Subtitles | تمدد، تمدد، تمدد. تنفس، استرح. |
Şimdi yere uzan, kefeni üzerine ört ve gözlerini sıkıca yum. | Open Subtitles | الآن تمددي على الأرض وغطي نفسك بالكفن الأبيض وأغلقي عينيك تماماً |
Öylece uzan ve sessiz ol Prew. | Open Subtitles | ارقد هناك فحسب وكن هادئا يا برو |
Ellerini yavaşça yere koy ve yüzüstü uzan. | Open Subtitles | ببطء ضع يديك على الرصيف و استلق على معدتك |
Nöbet sırası bende görünüyor. Git biraz uzan ve kendini kapat istersen. | Open Subtitles | يبدو أن نوبتي قد حانت إذهب و استلقي لفترة |
Sanki daha önce hep yıkıyordun. Git ve uzan. | Open Subtitles | ليس و كانك غسلتهم من قبلهم لذا اذهب و استلقي |
uzan ve sana Orta Çağ'dan kalma sakinleştirme yöntemlerini göstereyim. | Open Subtitles | استلقي ودعيني أريكِ كيف كانوا يهدئون الشخص لينام في العصور الوسطى |
Tabii, uzan ve gözlerini kapat. Kesinlikle seni daha iyi hissettirir. | Open Subtitles | نعم، استلقي و أغمضي عينيكِ و سأضمنُ لكِ أن تتحسّني. |
Bunu giy ve sonra masaya yüzüstü uzan. | Open Subtitles | ارتدي هذه ثم استلقي على وجهك على الطاولة |
uzan şuraya. | Open Subtitles | استلقي هناك ممرضة تدعى شيلا في الطابق الرابع . استدعوها |
Eğer beni duyuyorsan masaya uzan. | Open Subtitles | إن كنتِ تستطيعين سماعي إستلقي على الطاولة |
Biraz uzan belki kendini daha iyi hissedersin. Gerçekten. | Open Subtitles | إستلقي قليلاً، ربّما ستشعرين بتحسّن حقاً |
Yüzüstü uzan lütfen. | Open Subtitles | رجاء أستلقي علي المنضدة ووجهك لأسفل |
Tamam, tekrar uzan. Sakinleş. Burada sana yardım edecek biri var. | Open Subtitles | حسناً، تمدد وإهدأ، فأحدهم هنا لمساعدتك. |
İş bile değil. Sen uzan, bırak işi onlar yapsın. Başına gelmeyen birşey mi bu sanki? | Open Subtitles | فقط تمددي هناك ودعيهم يكملون الباقي وقد فعلوا ذلك بكي في السابق |
uzan şöyle. Burada pofuduk yastık var. | Open Subtitles | ارقد هنا هذه وسادة من الحلوى الإسفنجية |
Sırtüstü uzan, arkanı da temizleyeceğim, dön arkanı. | Open Subtitles | استلق وحسب والآن عليَّ أنظف جسدك لذا فانقلب |
uzan. Çok kan kaybettin. | Open Subtitles | استلقِ لقد فقدت الكثير من الدماء |
O zaman odana geri dön, herzaman ki alışkanlığın olan, gündüz saatleri geçinceye kadar tabutuna uzan, sonra benim hikayemi hazırla. | Open Subtitles | اذن امشي الى غرفتك واستلقي في تابوتك حتى ينتهي النهار حسب عادتك ثم تابعي العمل على قصتي |
O halde ,burada biraz uzan ve güzel bir film izle. | Open Subtitles | حسناً ، هل تريدين فقط أن تستلقي و تشاهدين فيلم ؟ |
Tamam, yere uzan. Yere uzan. | Open Subtitles | حسناُ ، استلقى على الأرض استلقى على الأرض |
Sadece orada uzan ve sızlan. | Open Subtitles | بإمكانك الاستلقاء هنا والبكاء ولكن إذا لم تكن قادرا على قراءة اسم اسبازيا |
Katkoff onu almak gerektiğini düşünüyor. uzan. | Open Subtitles | ـ أعتقد أنه قد حان الوقت لأعرف ما هو ـ إستلق |
Rahatla, güneşte uzan. Hayatın tadına var. | Open Subtitles | كما تعلم, إسترخي, إستلقى في الشمس أستمتاع بالحياة |
Tamam, uzan bakalım, tamam, biraz dinlen. | Open Subtitles | حسناً، إضطجع حسناً. إرتحْ قليلاً |