Burası eskiden 10. Bulvar boyunca uzanan bir yük taşıma hattıydı. | TED | وقد كان أصلا خط شحن يمتد على طول الجادة العاشرة. |
Burada Vancouver'dayız. Amerika sınırı boyunca uzanan Cascadia Geçidinin üstünde. | TED | نحنا هنا في فانكوفر، على رأس ممر كاسكيديا الذي يمتد عبر الحدود مع الولايات المتحدة إلى سياتل. |
Güneşin gezegenlerin çok ötesine uzanan bir alanı var. ve dünyanın manyetik alanı bizi güneşten koruyor. | TED | للشمس مجال هائل يمتد الى ابعد من الكواكب. والحقل المغناطيسي للأرض يحمينا من الشمس. |
Önünde uzanan tüm hayatını görmek ürkütücü bir şey. | Open Subtitles | نوعًا ما من الرعب، أن ترى حياتك كلها ممتدة أمامك. |
Bu vücudun her yanına uzanan ikinci bir damar ağıdır. | TED | هذه هي شبكة الأوعية الموازية التي تمتد عبر الجسم. |
Yeni Gine gezegenin çevresinde, Ekvator boyunca uzanan ılık tropikal kuşakta yer alır. | Open Subtitles | تتمدد غينيا الجديدة في الحزام الإستوائي الدافئً الذي يُحزّمُ كوكبَنا حول خطِ الإستواء. |
"Sihirli güçler, uzaydan ışığa uzanan siyah ve beyaz uzaklardan bize iblis Belthazor'u getir." | Open Subtitles | "سيخترق سحرنا الحواجز السوداء والبيضاء" "ليمُرَّ عبر الفضاء والأضواء" "وإن كان شيطاننا قريب أو بعيد" "فأحضِر إلينا بلثازور من جديد" |
Kadın, ufka doğru uzanan denizi gösterirken... adam, uçuruma yaklaşmaması için kadını durdurmuştu. | Open Subtitles | أوقفها قرب الحافة بينما كانت تشير نحو البحر الممتد مع الافق |
Siz doğmadan önceki, Kore Savaşı zamanına kadar uzanan propaganda kayıtlarını size gösterebilirim. | Open Subtitles | يمكنني أن أريك تسجيلات لمعلومات مضللة.. يعود تاريخها للحرب الكورية, قبل أن تولد أنت. |
Ekvator'dan güneyde Antarktika'ya dek 8000 kilometre boyunca uzanan, bu büyük dağ sırası. | Open Subtitles | هذا المدي الواسع يمتد لمسافة 5000 ميل *من خط الأستواء جنوباً إلي *أنتارتيكا. |
Bu, Dünya'nın yüzeyinde yüzlerce kilometre uzanan bir çatlak. | Open Subtitles | إنها صدعٌ في سطح الأرض يمتد لمئات الكيلومترات. |
Nihayetinde sonsuz bir şekilde önümde uzanan kederli okyanusa ulaştım. | Open Subtitles | فى النهاية، وصلت إلى محيط أسود موحش يمتد بلا نهاية أمامى |
Norveç'ten ispanya sinirina kadar uzanan devasa bir tahkimatlar sistemi. | Open Subtitles | وهو نظام مذهل من التحصينات يمتد من النرويج حتى الحدود الاسبانيه |
Neticede önümde sonsuzca uzanan kasvetli kara bir okyanusa geldim. | Open Subtitles | فى النهاية، وصلت إلى محيط أسود موحش يمتد بلا نهاية أمامي |
Duygusal şairler için bir ayrıcalığı olan şeritleri sis ile kaplı sonsuzluğa doğru uzanan yol. | Open Subtitles | هناك يمتد الطريق إلى ما لا نهاية يحد مع السحب المزركشة المفضلة للشعراء عاطفية |
Bu beyinin görüntüsü, ön iki lob boyunca uzanan orta hat tümörü olduğu görülüyor. | Open Subtitles | تظهر لنا صورة الدماغ الورم في المنتصف يمتد على الجانبين من أجزاء الدماغ الأمامية |
2015 yılında, Çin Şangay'dan Lizbon'a kadar uzanan bir ipek ve demir yolu oluşturmak amacıyla diğer kuruluşların ağlarıyla birlikte Asya Altyapı Yatırım Bankasının oluşumunu ilan ettiler. | TED | في عام 2015، أعلنت الصين خلق البنية التحتية الآسيوية لبنك الاستثمار، و التي تهدف مع شبكات المنظمات الأخرى إلى بناء شبكة من طرق الحديد والحرير، ممتدة من شنغهاي إلى لشبونة. |
200 milyon yıl önce sığ denizler, bir kutuptan diğer kutba kadar uzanan dev ana kıta Pangaea'yı sular altında bıraktı. | Open Subtitles | قبل 200 مليون عام، التفّت البحار الضحلة من حول شواطئ (بانجيا) العملاقة التي كانت ممتدة من القطب إلى القطب قطعة واحدة. |
Günaydınla hoşçakal arasında biryer zamanın kıymığının battığı sonsuz, bakir bir ay pörtlemiş omuzlara umutsuzca yapışan bir çene ve bu çeneye dek uzanan bir alın. | Open Subtitles | مكان ما بين صباح الخير ووداعا، القمر الأبدية، دون أن تمس بريكيد مطلي من الوقت، جبهته التي تمتد تتجاوز ذقنه |
Sonsuz sayıda milyarlarca galaksi her yöne uzanan muazzam bir ağ oluşturur. | Open Subtitles | . تشكل شبكة عملاقة تتمدد في جميع الإتجاهات |
"Sihirli güçler, uzaydan ışığa uzanan siyah ve beyaz uzaklardan bize iblis Belthazor'u getir." | Open Subtitles | "سيخترق سحرنا الحواجز السوداء والبيضاء" "ليمُرَّ عبر الفضاء والأضواء" "وإن كان شيطاننا قريب أو بعيد" "فأحضِر إلينا بلثازور من جديد" |
Dünya'nın atmosferinin, son 800 bin yıl boyunca geriye uzanan bozulmamış kaydını okuyabiliriz. | Open Subtitles | نستطيع قراءة السجلات المُستمرة لغلاف الأرض الجوي و الممتد على مدى ال 800 ألف سنة الماضية. |
Zamanla o ahenk hâlindeki şehir, bir çember boyunca uzanan azınlık mahalleleriyle bir şehir merkezine dönüştü | TED | مع مرور الوقت تحولت المدينة الموحدة إلى مركز مدينة بأحياء متباينة على طول محيطها. |
Bunlar, 2005 yılına kadar uzanan cinayetlerle ilgili gazete haberleri. | Open Subtitles | هذه نسخ من مقالات الصحف عن الجرائم يعود تاريخها حتى 2005. |
Arzu ettiğimiz geleceğe uzanan bağlar başladı çatırdamaya... | Open Subtitles | الماضي والحاضر يدوران* *ويداخل كلّ منهما الآخر |
Zalimler için altın harman dövenler... efendilere yedirilecek buğday, kölelere yedirilecek acı, kerpiç kuyularına verilecek saman, kadınların kambur sırtında kilometrelerce uzanan ve hiç bitmeyecek gibi görünen, acı ve elem vadisinde taşınıyor. | Open Subtitles | و تمضى مواسم الحصاد الذهبيه حيث تحفظ الحبوب لتغذية الأسياد بينما المراره و الألم يتغذى بها العبيد و لتغذية عمال الأحجار فقد كان يتم حمل التبن على ظهور النساء المثقله |