Herkesin arkasına sığınabileceği temel adalet ve eşitlik sorunları olarak görülür. | TED | سيُنظر إليها كقضايا أساسية للعدل والمساواة التي يمكن أن يدعمها أي شخص. |
Bu deneyim pek çok soruya neden oldu aralarında ırk ve eşitlik ile ilgili, ve fırsatların ve seçeneklerin bizim ülkemizde kimlere sunulduğu ile ilgili sorular da vardı. | TED | أثارت هذه التجربة الكثير من الأسئلة، بينها أسئلة حول العرق والمساواة ولمن في بلدنا تتاح الفرص والخيارات. |
Tanrı hakkında hepimiz eşitiz ve birbirimize iyi davranmalıyız, şefkat, adalet ve eşitlik ile davranmalıyız. | Open Subtitles | وأننا جميعا فى مركب واحد أمام الله وأننا يجب أن نعامل بعضنا البعض جيدا بالرحمة والعطف والعدالة والمساواة |
Güney Afrika'da tüm ırklar, özgürlük ve eşitlik bayrağını dalgalandırdılar. | Open Subtitles | رفرف علم الحرية والمساواة بين جميع الأعراق في أرجاء جنوب إفريقيا |
Adalet ve eşitlik düşmanları, kadınsı kükrememi duyun. | Open Subtitles | الأنصاف مع الأعداء والمساواة أسمعوا أزير صوتي الأنثوي |
İnsanların dik durduğu, özgürlük ve eşitlik istediği bir çağ. | Open Subtitles | عصر وقف الناس به شامخين مطالبين بالحرية والمساواة |
Tarihte ilk defa özgürlük ve eşitlik bir politik sistemin temeli olarak ileri sürülmüştür. | Open Subtitles | .. ولأول مرة بالتاريخ اعتُبرت الحرية والمساواة كأساس لنظام سياسي |
Senden arkadaşlığımızın güven ve eşitlik üzerine kurulmuş gerçek bir, arkadaşlık olduğunu kanıtlamanı istiyorum. | Open Subtitles | أريد منك أن تُثبت أن صداقتنا هى صداقة حقيقية مبنية على الثقة والمساواة |
Burada oturmuş bu aşk, Tanrı ve eşitlik muhabbetini dinliyorum. | Open Subtitles | لا بد لي من الجلوس هنا والاستماع الى هذا الكلام الحب والله والمساواة... |
Adalet ve eşitlik düşmanları, kadınsı kükrememi duyun. | Open Subtitles | الأنصاف مع الأعداء والمساواة |
Adalet ve eşitlik üzerine. | Open Subtitles | على أساس العدالة والمساواة |
İstikrar ve eşitlik sağlıyorum. | Open Subtitles | أنا أقدم الإستقرار والمساواة |