Turuncu renkli fıçıları yerleştirdik ve insanlar yerden bitmiş gibi sokağa geldiler. | TED | لقد وضعنا البراميل برتقالية اللون ثم توافد الناس الى الشارع على الفور |
uyandırmaya çalışıyordum. Bu halk için o kadar heyecan vericiydi ve insanlar o kadar hevesliydi ki, daha büyük binalar | TED | وجدنا أن ذلك كان مثيرًا جدًا للناس، وأن الناس كانوا متجاوبين جدًا مع العمل، واحتجنا بعدها للعثور على بنايات أكبر. |
Toplantılara katılıyordum ve insanlar almak için oldukça hevesliydi yani. | TED | هذة الاماكن والناس، التي يذهب اليها الناس باستمرار, مفعمين بالحماس. |
Freudyen hüzünden ayrıldık, ve insanlar şimdi faal olarak bunu çalışıyor. | TED | لقد ابتعدنا عن كآبة فرويد، والناس الآن يدرسون هذا بشكل ناشط. |
Her zaman kuraklıklar ve doğal felaketler olacak ve insanlar suçlayacak birini arayacaktır. | Open Subtitles | لكن هناك كان دائما جفافا وطبيعي الكوارث والناس يبحثون عن كبش الفداء دائما. |
Dünya, Cehennem'in başka bir şekli ve insanlar da onun iblisleri. | Open Subtitles | فالأرض هي شكل آخر للجحيم و البشر هم شياطينها |
ve insanlar millerce öteden bu gölde yüzmek için gelirlerdi. | TED | وقد أعتاد الناس على المجئ من أميال للسباحة في البحيرة. |
ve insanlar tekrar yapacaktır, üstelik üç kez daha fazla. | TED | وسيفعل الناس ذلك مرة أخرى هذا اليوم، ثلاث مرات أخرى. |
Bir arkadaşım vardı ve insanlar onu merak ettiklerinde arayıp alışverişe gitmek ya da garajlarını temizlemeye yardım etmek isteyip istemediğini sorardı. | TED | لدي صديق ممن إذا قلق الناس عليه، فإنّهم يتّصلون به ويسألونه إن كان يرغب بالذهاب للتسوّق أو أن يساعدهم في تنظيف مرأبهم. |
Kendimi biraz kötü ve rahatsız hissediyordum ve insanlar bana "neden?" diye soruyorlardı | TED | كنت تحت شعور الطقس وبالدوار وهكذا دواليك ، وكان الناس يسألونني : لماذا. |
ve insanlar.. sanırım onların da hiçbir zaman bu şansları olmadı. | Open Subtitles | كما أن الناس , كما افترض لم تتح لهم الفرصة أيضا |
Adı halen oy pusulasındaydı ve insanlar onun için oy vermeye alışmıştı. | Open Subtitles | كان اسمه لا يزال في بطاقة التصويت وإعتاد الناس على التصويت له |
Biliyorsun, Amerika çok rekabetçi bir ülke ve insanlar bu mücadelede kendilerine üstünlük sağlayacak her şeyden yardım alıyorlar. | Open Subtitles | كمتا تعلم، أميركا بلد شديد التنافسية والناس سوف يستغلون أي شيء يقدرون عليه في سبيل نجاحهم في هذه المنافسة |
Jet'i bir apartmana çeviririz ve insanlar jetlerinde yaşamış olur. | Open Subtitles | تحوّل الطائرة إلى عمارة والناس سيحبون العيش في طائرتهم الخاصة |
Kaybedecek çok şeyin vardı ve insanlar yaptığın özveriyi unuttu. | Open Subtitles | كان لديك الكثير لتخسره، والناس تنسى التضحيات التي قمت بها. |
Böylece biraz ön plana çıkarım ve insanlar benimle ilgilenir. | Open Subtitles | ربما أستطيع حتى ان اصبح في المقدمة والناس سوف يتبعوني |
Yeryüzü Cehennem'in başka bir biçimidir ve insanlar da şeytanlarıdır. | Open Subtitles | فالأرض هي شكل آخر للجحيم و البشر هم شياطينها |
ve insanlar bu müthiş sıcaklık ile yanıp kavruldu. | Open Subtitles | و الرجال كانوا محروقين بواسطة الحرارة العظيمة |
Zaman Lordu ve insanlar birleşti. Hep bunu hayal etmemiş miydin, Doktor? | Open Subtitles | سادة الزمن والبشر سوياً ألم تحلم بهذا طيلة عمرك يا دكتور ؟ |
Yani onları yetiştirebilirsiniz ve insanlar bunu yapıyor ve özellikle yoğun olarak bu alanda. | TED | لذا يمكن زراعتها، وبالفعل يقوم الناس بزراعته، وكانوا يزرعون منها الكثير بالذات. |
Onlarca yıl önce elfler ve insanlar canavarları ve ejderleri karanlık dağların içlerine geri sürmüşlerdi. | Open Subtitles | حاول قهر كل القارة خلال الأزمة, البشر و الإلف تحالفوا وخططوا لتدمير طموح التنين الأسود |
Tost reçelli tarafının üstüne düşer, çocuklar masalara çarpar ve insanlar zarar görür. | Open Subtitles | الخبز ينقلب رأساً على عقب , الأطفال يتم إختفائهم والإناس يتم إذائهم أيضاً |
Yaşadığı sürece ... hükümdarlığı güvende olacak ve insanlar iyiye gidecek. | Open Subtitles | وطالما انه حي حكمته ستكون آمنة والشعب يزدهر |
Hamilelikmiş de, dava açılırmış da, ve insanlar bu aptalca kuralları çıkartıyorlar. | Open Subtitles | حالتين حمل ودعوة قضائية وأناس وضعوا تلك القواعد الغبية |
Orayla burası arasındaki tüm yerleşim yerleri boşaltılıyor ve insanlar mülteci olarak buraya geliyorlar. | Open Subtitles | يقومون بإخلاء كل المستوطنات ،من هناك إلى هنا والأهالي قادمون إلى هنا للجوء |
Mekânlar ve insanlar için, duvarın tehlikeye attığı alanları tasarlamalılar. | TED | عليهم تصميم الأماكن والأشخاص والمناظر الطبيعية التي لا يتيح بناء الجدار فعلها. |
Hedef gözeten ilaçlar, genetik modifikasyon, yapay zeka, hatta belki de beyne konan implantlar insan kimliğini değiştirecekler. ve insanlar, binlerce yıl boyunca fizik ve karakter değiştirmeseler bile | TED | الأدوية الموجهة، والتعديل الجيني، والذكاء الاصطناعي وربما الأجهزة التي تزرع في أدمغتنا كل ذلك قد يغير البشر أنفسهم. والبشر بتكوينهم الجسماني وطبيعتهم، لم يتغيروا منذ آلاف السنين |