Petrol ve zenginlik bu memlekete değişiklik, çöle de 21. yüzyılı getirdi. | Open Subtitles | النفط والثروة التي جلبها ،حوّل هذه الأرض مُقدِّماً القرن الواحد والعشرين للصحراء |
Sana şöhret ve zenginlik getirecek ürün. | Open Subtitles | انه المنتج الذي سيجلب لكم الشهرة والثروة |
Güç ve zenginlik isteyen biri, ruhunu şeytana bile satabilir. | Open Subtitles | فمن يسعى للقوة والثروة قد يبيع روحه حتى للجحيم |
Kendisi için önemli bir gencin ün ve zenginlik için arkadaşlarına ihanet edişi. | Open Subtitles | مراهق مزهو بنفسه يخون أصدقائه من أجل الشهرة والثروة |
Tanrılar için bir hediye. Sağlık ve zenginlik için dua edin. | Open Subtitles | أقدم عطية للآلهة، صلّي لي حتي أحظي بالصحة والثراء |
Eğer Tanrı bana güzellik ve zenginlik bahşetseydi, benden bu kadar kolay ayrılmamamızı sağlardım. | Open Subtitles | ولو باركني الرب بالجمال والثروة... لاستطعت أن أجعل فراقي عسيرًا عليك.. كما أن فراقك عسيرٌ عليّ. |
Onur ve zenginlik sözü verdim, hatırladın mı? | Open Subtitles | وعدتك بالشرف والثروة , تذكر؟ |
Turuncu çizginin çölü yaklaşık 45 derecelik açıyla terk ettiğini görüyorsunuz. Bu çok şaşırtıcıydı, çünkü ilk gece bu bilgilere baktım ve daha önceden bahsetmiş olduğum ayrılıkları gerçekten görmeye başladım -- yaş, cinsiyet ve zenginlik ayrımları vb. | TED | يمكنك رؤية الخط البرتقالي يغادر سطح الصحراء بزاوية مقدارها حوالي 45 درجة هناك. كان مدهشاً لأن الليلة الأولى طالعت كل هذه المعلومات وبدأت بالفعل رؤية الفوارق التي تحدثت عنها سلفاً -- الفوارق العمرية، النوعية والثروة والخ. |
Daniel, buraya geldin, beraberinde iyilik ve zenginlik getirdin ama bunların yanında bir sapkının kötü huyları da vardı. | Open Subtitles | (دانييل)، قد جئت هنا وجلبت معك الخير والثراء ولكنّك جلبت عادات سيئة كمنحرف |