Elimizde bütün bu sorulara cevap verebilecek genel evrensel prensiplere dayanan bir matematiksel yapı var. | TED | يوجد آلية رياضية يمكن أن نبنيها على مبادىء جينية عالمية يمكنها أن تجيب تلك الاسئلة |
Belki, hayatına devam etmesine, benim varlığımı unutmasına, hakkettiğini verebilecek birisini bulabilmesine yardımcı olabilir. | Open Subtitles | ،ربما سيساعدها ذلك على متابعة حياتها تنسى أني موجود، تجد شخص ما يستطيع إعطائها ما تستحقه |
Ve onlara hayat verebilecek kişi, onları programlayan dehadan başka kim olabilir ki? | Open Subtitles | ومن أفضل من عبقري برمجة الذي صمّم برامجهم لإعطائهم ذلك الرمق من الحياة؟ |
18 yaşında olabilirsin, ufak kızım, ama açıkça görülüyor ki ölüm kalım meselelerinde kendi başına karar verebilecek durumda değilsin. | Open Subtitles | ربما تكونين في 18 من عمركِ يا صغيرتي لكنكِ لستِ مستعدة لاتخاذ قرار يخص الحياة أو الموت بنفسكِ الآن |
Ama eğer bana elmalı turta verebilecek tek kişiye bulaşıyorsan o zaman korkarım ki beni ilgilendirir. | Open Subtitles | و لكن إذا كنتَ تعبثُ مع الشخصِ الوحيد الذي بإمكانهِ تحضير فطيرة تفاحٍ شهيّة، فأخشى أن الأمر يخُصني. |
Oradan bana üstüne azıcık bir Grey Goose koyup bir Jack Daniels verebilecek misin? | Open Subtitles | أجل، هل يمكنني أن أخظى بشراب) (جاك دانيالز) مع قليل من عصير العنب؟ |
Fakat bence bu aynı zamanda bize de ilham verebilecek bir olgu. | TED | لكنني أعتقد أيضا أن هذه الظاهرة يمكنها أن تلهمنا نحن أيضا. |
Şirkete zarar verebilecek bir bilgiye sahip olduğunu söyledi. | Open Subtitles | لقد قالت بأنه لديها معلومات يمكنها أن تؤذي الشركة. |
Aşkına karşılık verebilecek olan kız. | Open Subtitles | الفتاة التي يمكنها أن تحب الذي يكن لها نفس الشعور. |
- Bilgi verebilecek tek kişi de sensin. | Open Subtitles | وأنت وحدك القادر علي إعطائها لي |
"Evvel zaman içinde, sevimli küçük bir kız varmış tanıdığı herkes tarafından çok sevilirmiş ama özellikle, onun için her şeyini verebilecek büyükannesi tarafından. | Open Subtitles | ذات مرة في قديم الزمان كانت هناك فتاة صغيرة غالية كانت محبوبة من قِبَلْ كل شخص قابلها لكن على نحو خاص من قبل جدتها التى كانت تود إعطائها أي شئ |
Deneyip görelim, bakalım ona panzehiri verebilecek misin? | Open Subtitles | ولنرَ إن كنت قادراً على إعطائها الترياق |
Peki ya onlara hem istediklerini verebilecek hem de onları oyalayabilecek bir şey bulsam. | Open Subtitles | ماذا لو كان هناك طريقة لإعطائهم ما يريدونه وخداعهم في نفس الوقت؟ ماذا لديك؟ |
Fakat benim verebilecek hiçbir şeyim yok. | Open Subtitles | لكني ليس لدي أي شيء لإعطائهم |
Açık ki bu konuda karar verebilecek akıl sağlığına sahip değilmiş. - Karısı farklı düşünüyor. | Open Subtitles | حسنا ، من الواضح انه ليس في وضع يؤهله ذهنيا لاتخاذ مثل هذا القرار |
Ama eğer bana elmalı turta verebilecek tek kişiye bulaşıyorsan o zaman korkarım ki beni ilgilendirir. | Open Subtitles | و لكن إذا كنتَ تعبثُ مع الشخصِ الوحيد الذي بإمكانهِ تحضير فطيرة تفاحٍ شهيّة، فأخشى أن الأمر يخُصني. |
Oradan bana üstüne azıcık bir Grey Goose koyup bir Jack Daniels verebilecek misin? | Open Subtitles | أجل، هل يمكنني أن أخظى بشراب) (جاك دانيالز) مع قليل من عصير العنب؟ |
Ama gizlice, şehrimi uzaylılardan ya da zarar verebilecek her türlü şeyden korumak için üvey kardeşimle birlikte NOB için çalışıyorum. | Open Subtitles | لكن في السرّ، فأنا أعملُ رفقة أختي بالتبني لـ(إ-ع-خ). لحماية مدينتي من الفضائيين وأيُ أحدٍ آخر ينوي أن يمسّها بسوء. |
Ama gizlice, şehrimi uzaylılardan ya da zarar verebilecek her türlü şeyden korumak için üvey kardeşimle birlikte NOB için çalışıyorum. | Open Subtitles | ولكن في السر، أنا أعمل مع أختي بالتبني لديو لحماية مدينتي من الحياة الغريبة وأي شخص آخر وهذا يعني أن يسبب لها ضررا. |
verebilecek başka bir şeyin olmadığına onu inandırmalıyız. | Open Subtitles | يجب ان نقنعه انه لا يوجد شئ يمكن الحصول عليه منك |
Nereye gittiklerine dair bize ipucu verebilecek bir şey olmalı bu evde. | Open Subtitles | لابد من وجود شيء في هذا البيت يمكن أن يعطينا دليلاً على المكان الذي ذهبوا أليه |
Ama aslında, şehrimi uzaylılardan ve zarar verebilecek olanlardan korumak için üvey kız kardeşimle DEO için çalışıyorum. | Open Subtitles | لكن في السرّ، فأنا أعملُ .(رفقة شقيقتي بالتبني لـ( إدارة عمليات الخوارق (إ-ع-خ) لحماية مدينتي من الفضائيين .وأيُ أحدٍ آخر ينوي أن يهدد أمنها |
Ama öte yanda, şehrimi uzaylılardan ve zarar verebilecek kişilerden korumak için üvey ablamla DEO için çalışıyorum. | Open Subtitles | ولكن سرًا، أعمل مع أختي بالتبني في إدارة مكافحة الخوارق لحماية مدينتي من أي خطر فضائي وأي أحد آخر يريد تعريضها للخطر |