Ancak buradaki yırtıcı hayvanlar sadece görüşe bel bağlamazlar çoğunun küçük gözleri vardır. | Open Subtitles | على أي حال , فان المفترسات هنا ..لا تعتمد على الرؤية فقط فالكثير منها لديه عيون صغيره |
Güneş battıktan sonra yüzen yığınlara saldırmak için derinliklerden diğer yırtıcı hayvanlar geliyorlar. | Open Subtitles | بعد أن تغرب الشمس، تصعد أنواع أخرى من المفترسات من الأعماق لتهاجم الفرائس الهائمة. |
Aynı anda bir sürü yavru ortaya çıkınca yırtıcı hayvanlar şaşırırlar. | Open Subtitles | مع هذا العدد الكبير الذي يظهر في نفس الوقت تُصدم الضواري بالعدد الهائل |
Burası gündüz ıssızdır ama gece olup uçan yırtıcı hayvanlar için avlanmak zorlaştığında prionlar geri gelirler. | Open Subtitles | تكون المنطقة مهجورة خلال النهار.. لكن ، ومع حلول الظلام.. حيث يصبح الصيد صعب على الضواري الجوية |
Olaylara seyirci kalmayan yelkovanlar da sualtındaki yırtıcı hayvanlar haline geliyorlar. | Open Subtitles | لم تعد طيور الجلم مجرد متفرج الآن، فقد تحولت إلى مفترسات مائية. |
Yani uzmanlık alanınız, cinsel yırtıcı hayvanlar. | Open Subtitles | لذا خاصيّتكَ هَلْ مفترسون جنسيون؟ |
Bu kozalaklı ağaçlar, yakılan ağacı yırtıcı hayvanlar tarafından görünmesini engelleyecek. | Open Subtitles | هذه الصنوبريات قد وفرت الغطاء حتى أن النار لن يتم رؤيتها من قبل الحيوانات المفترسة |
Demek istediğim, yırtıcı hayvanlar tokken avlanmazlar. | Open Subtitles | ما أعنيه هو أن المفترسين لا يصطادون إلا إن كانوا يتضورون جوعا. |
Okyanusun dört bir yanında yırtıcı hayvanlar ve avları uçsuz bucaksız mesafelerde oynanan üç boyutlu ölümcül bir saklambaç yarışı içindedirler. | Open Subtitles | في خضم هذا المحيط، المفترسات والطرائد محكومة بلعبة استغماية خطيرة ثلاثية الأبعاد حدودها أطراف هذا المحيط الهائل. |
Sonunda yırtıcı hayvanlar araştırmalarına başlamak için özgürler. | Open Subtitles | أخيراً، تنطلق المفترسات لتبحث عن طعامها. |
Birkaç saat içinde gelgit yeniden sahilden çekilir ve bütün yırtıcı hayvanlar gitmek zorunda kalır. | Open Subtitles | في غضون ساعات قليلة سيتراجع المد من جديد، و سوف ترحل المفترسات مرة أخرى. |
yırtıcı hayvanlar, deniz çayırlarının en sığ yerlerine ulaşabilirler. | Open Subtitles | و في هذه الأوقات تستطيع المفترسات دخول المياه الضحلة التي تمتد الطحالب علي قاعها. |
Bütün yırtıcı hayvanlar gibi onlar da okyanusta yiyeceklerin en fazla olduğu yerleri arıyorlar. | Open Subtitles | يبعد عشرين ميلاً عن ساحل "بنما". ومثل باقي المفترسات الأخري، تفتش المحيط |
Askerler, yırtıcı hayvanlar gibidir. | Open Subtitles | أن لهم عيون الضواري |
Bu, flamingo yavrularıyla ziyafet çekmek isteyen yırtıcı hayvanlar için zorlu bir engeldir. | Open Subtitles | أعشاشها محمية بطبقات متآكلة من الأملاح. إنها حواجز منيعة ضد أي مفترسات قد ترغب في افتراس أفراخها. |
Onlar yırtıcı hayvanlar. | Open Subtitles | مفترسون |
yırtıcı hayvanlar gibiler, Robby. | Open Subtitles | -هؤلاء الرجل مفترسون . -اجل . |
Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Etrafta yırtıcı hayvanlar var. | Open Subtitles | اذهب وجرب شيئا عن الحيوانات المفترسة |
Profesör Stoddart beni kirlilik ve çevresel toksinlerin yırtıcı hayvanlar üzerindeki etkisini araştırmam için işe almıştı. | Open Subtitles | (الأستاذ (ستودارت استأجرني للبحث في آثار التلوث والسموم البيئية في الحيوانات المفترسة المهيمنة |
Kurtların yaşam tarzları hakkında daha çok şey öğrendikçe tüm yırtıcı hayvanlar gibi, vahşi doğanın dengesini korumada önemli olduklarını kabul etmek mecburiyetinde kalırız. | Open Subtitles | كما تعلّمنا أكثر حيال طريقة حياة الذئب فإننا نقرّ أنهم، ككلّ المفترسين مهمّون في الحفاظ على التوازن الطبيعي للبريّة. |
Düşman yırtıcı hayvanlar listesinde en sonda.. | Open Subtitles | في قائمة المفترسين المعادين هم فعلاً في آخر القائمة |