Babamın sevdiği bir sözü vardı. "Bir adam iki isimle yaşayamaz." | Open Subtitles | ثمّة حكمة كان أبي مهووسًا بها، لا يمكن للرجل العيش بإسمين. |
Bir erkek, sadece işlenmiş et ve mayalanmış yoğurtla yaşayamaz. | Open Subtitles | الرجل لا يستطيع العيش بلحم مدخن و لبن مختمر فقط |
İnsanlar içinde de uzun süre yaşayamaz. | TED | و لكنه لا يستطيع العيش لفترى طويلة في أجسام البشر |
Diktatörler baskı yapmadan yaşayamaz. | TED | لا يستطيع الدكتاتور أن يعيش بدون استخدام القوة |
İnsanoğlu 100 ya da 200 yıl yaşayamaz. | Open Subtitles | الإنسان لا يستطيع أن يعيش لــ100 سنة أو 200 سنة |
Onlar insan değiller. Hiçbir insan onlar gibi yaşayamaz. | Open Subtitles | ليسوا بشراً لا يوجد مَن يعيش بهذه الطريقة |
Ama sizin evin karmaşasında yaşayamaz o. Çok kalabalıksınız siz. | Open Subtitles | طبعاً ، ليدرس ، لن يستطيع العيش وسط كل الفوضى في منزلكم |
İnsanlar ve böcekler aynı dünyada yaşayamaz, çocuk. | Open Subtitles | الحشرات و البشر لا يستطيعان العيش في عالما واحد |
Bir kız sadece hastalarla yaşayamaz. | Open Subtitles | الفتاة لايمكنها العيش على التحليل النفسي فقط |
İnsanlar ne olmadan yaşayamaz? | Open Subtitles | ما هو الشئ الوحيد الذى لا يستطيع الناس العيش بدونه؟ |
Ama iki beden birbiri olmadan yaşayamaz. | Open Subtitles | ولكن الشخصان لا يمكنهما العيش بدون الأخر |
"Kimse intiharı ve suçu tamamen benimsemeden yaşayamaz." | Open Subtitles | لا نستطيع العيش بدون انتحار أو ارتكاب جريمة |
"Kimse intiharı ve suçu tamamen benimsemeden yaşayamaz." | Open Subtitles | لا نستطيع العيش بدون انتحار أو ارتكاب جريمة |
Onlar insan değiller. Hiçbir insan onlar gibi yaşayamaz. | Open Subtitles | ليسوا بشراً لا يوجد مَن يعيش بهذه الطريقة |
Ama insan nefretle yaşayamaz. Bunu biliyorum. | Open Subtitles | لكن لا يمكن للمرء أن يعيش بالكره، أدركُ ذك |
Çünkü kimse parasız yaşayamaz. | Open Subtitles | لأنه كما تعلم، لا يمكن للمرء أن يعيش دون المال |
İnsan yarım yamalak yaşayamaz. | Open Subtitles | لايمكن للمرأ بأن يعيش حياته راضيا بأنصاف الحلول. |
Kimse başkaları olmadan yaşayamaz. | Open Subtitles | لا احد يستطيع ان يعيش بدون مساعدة اخرين. |
Mulder, volkan atmosferinde hiçbir şey yaşayamaz. | Open Subtitles | مولدر، لا شيء يمكن أن يعيش في الداخل البركاني. |
Radyolojiye götürürsek yaşayamaz. MRI ve bilgisayarlı tomografi yapamayız. | Open Subtitles | لن ينجو أثناء نقله لقسم الإشعاع لا مجال للرسم السطحي أو صورة الرنين |
Gerçekten boğucu bir ilişkiydi. Bilirsin, o sen olmadan yaşayamaz, öyle bir ilişki. | Open Subtitles | أتعلمين حينما لا يستطيعوا أن يعيشوا بدونك ؟ |
O haklı. Hiç kimse Ölüm Kubbesi'nde yaşayamaz. | Open Subtitles | أنه مصيب، لا احد يستطيع النجاة من قبة الموت |
Bu şekilde yaşayamaz. | Open Subtitles | و انه لا يمكن البقاء على قيد الحياة هكذا. |
Guttan tut ödeme kadar. - Ama sonsuza kadar yaşayamaz. | Open Subtitles | من النقرس إلى الاستسقاء، ولكن لا يمكنه البقاء حياً للأبد |
İnsanlar su altında yaşayamaz diye bir şey yoktur. Sadece bu yeteneğimizi unuttuk. | Open Subtitles | أنه ليس البشر لا يمكنهم النجاة تحت الماء، بل نحن نسينا قدراتنا لفعل هذا. |