Karınızla birlikte Kayserya'ya seyahat etmeyi ne kadar istediğinizi biliyordum ve sizin planlarınızı bölmeden bu durumu çözebileceğim inancındaydım. | Open Subtitles | أنا أعرف كم كنت قد نتطلع إلى السفر إلى قيصرية مع زوجتك، واعتقدت أنني يمكن حل الوضع |
Bazen dünyanın diğer yerlerindeki insanlar bizimle temasa geçiyor, daha çok Amerika'ya seyahat edemeyenler, bu müziği duymak istiyorlar. | TED | أحياناً يتصل بنا أشخاص في أماكن أخرى في العالم الذين لا يستطيعون السفر إلى الولايات المتحدة، لكنهم يودون سماع هذا التسجيل. |
Sonra Güney Afrika'ya seyahat etmek gibi şeyler yaparak, Nelson Mandela'nın politik, sosyal ve ekonomik ortamını önceden sezme ve yönetmede zamanının çok ötesinde olduğunu anlama fırsatı buldum. | TED | وهكذا فعلت أشياء مثل السفر إلى جنوب أفريقيا، حيث أتيحت لي فرصة لفهم كيف سبق نيلسون مانديلا عصره باستباق واجتياز سياقه السياسي والاجتماعي والاقتصادي. |
Savaştan önce Japonya'ya seyahat kısıtlaması yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هناك أي شيء حيال السفر إلى " اليابان " قبل الحرب |
Japonya'ya seyahat şu anda mümkün değil. | Open Subtitles | السفر إلى اليابان غير ممكن حاليا. |
Elbette, mirastan hak talep etmek için Kaliforniya'ya seyahat etmeniz gerekecek. | Open Subtitles | بالطبع، يجب عليكِ السفر إلى (كاليفورنيا) للتنعّم بالإرث |
"Dünya'ya seyahat Yoldaşı" | Open Subtitles | "رفيق السفر إلى الأرض" |
Kaliforniya'ya seyahat edebilirsin. | Open Subtitles | حسنًا، يُمكنك السفر إلى (كاليفورنيا) |