Bunca yıldır bizi bir arada tutan şey bir yalanmış. | Open Subtitles | نحن كذبة هذا ما تبقى لنا معا طوال هذه السنوات. |
Ağzından çıkan her kelime yalanmış meğer. | Open Subtitles | حسنا؟ أنا أقصد, كل كلمة خرجت من فمك كانت كذبة بالكامل |
Demek Arayıcı Efsanesi başından beri bir yalanmış. | Open Subtitles | اذاً فاسطورة الباحث .كانت كذبة منذ البداية |
Pekala, demek Matt'in ortadan kaybolduğu gece Hannah'yı görmediği yalanmış. | Open Subtitles | حسنا، لذلك كذب مات لنا عن رؤية هانا الليل اختفت. |
Ben de gerçeği söylemiştim, ama seni aldatmak için yalanmış gibi gösterdim. | Open Subtitles | لقد أجبتك بالحقيقة و لكنى جعلتها تبدو كذباً لكى أخدعك |
Pes etmemekle ilgili söylediğin her şey yalanmış. Kendin bile inanmamışsın. | Open Subtitles | كل ما قلته لي حول عدم الإستسلام كانت أكاذيب إنك لا تقتنع بهذا الكلام. |
Anne, senin hakkında bildiğimi sandığım her şey yalanmış. | Open Subtitles | امي كل شيئ كنت اظن انني اعرفه بخصوصك كان كذبة |
Bana ülkemi koruyacağımı söylemişlerdi ama yalanmış. | Open Subtitles | لقد أخبروني أنني أدافع عن وطني, ولكنها كانت مجرد كذبة. |
Ateş edilmesini sevmezdi ama nasıl olur da bu bana yalanmış gibi gelmez? | Open Subtitles | لم احب الأسلحة لكن لم لم تبد كـ كذبة ظننتها ستتبدوا كذلك |
Kızının yangında öldüğünü söylemişti. Tamamen yalanmış. | Open Subtitles | قال لي إنّ إبنته توفيت في حريق كانتْ تلكَ كذبة بالكامل |
En azından ben öyle sanırdım. Ama yalanmış. | Open Subtitles | او على الأقل هذا ما ظننته ولكن ذلك كان كذبة |
Beni düşündüğün için, vârisim olsun diye ayrılmak istediğini söylemiştin ama yalanmış. | Open Subtitles | أخبرتني أنك رغبت في فسخ زواجنا لمصلحتي حتى يمكنني أن أرزق بوريث، لكن تلك كذبة |
Dışardaki tehlikeyi durdurmak için ama bu yapılamazmış, yalanmış. | Open Subtitles | الخطر القابع بالخارج، لكن هذا محال هذه كذبة |
Hayatımın en büyük kısmıydı, ve baştan sona yalanmış. | Open Subtitles | ،ذلك جزء كبير مما كنت عليه وكان كله كذبة |
Kaykay numaralarını kendinizin yaptığını anlatan onca reklam hep yalanmış. | Open Subtitles | كل هذا الهراء بشأن حيلك الخاصة بالتزلج كانت كذب |
Ona güvenmiştim. Ama başından beri hepsi yalanmış. | Open Subtitles | لقد وثقت بها وهذا هو لها كان الامر كله كذب |
Sizinle tanıştığım günden bu yana başıma gelen her şey yalanmış. | Open Subtitles | كل شئ قد حصل منذ اليوم الذي قابلتكم فيه كان مجرد كذب |
Onurlu ve dürüst olduğunu duymuştum, yalanmış. | Open Subtitles | سمعت بأنّك كنت رجل شرف وكرامة، لكنّ كان هذا كذباً |
Arkadaşlığımız hakkında ettiğin tüm o laflar yalanmış. | Open Subtitles | . كل ذلك الكلام عن صداقتنا كان كذباً |
Bize söyledikleri her şey, üzgün oldukları, uslandıkları, hepsi yalanmış. | Open Subtitles | كلَّ شيء أخبرونا به، الشعور بالأسف والرغبة في الإصلاح، كلها أكاذيب |
Çok zeki bir adamsın, ama beraber geçirdiğimiz zaman, yalanmış. | Open Subtitles | أنت رجل أنيق جدا، لكن كامل يوقّت نحن صرفنا سوية كنت أكذوبة كبيرة واحدة. |
Ailevi izne çıkması tamamen yalanmış. | Open Subtitles | وأكتشفت أن كل قصه وجود ظرف طارئ لدى عائلته هو مجرد كذبه. |
Kendim hakkında bildiğim şeylerin hepsi bir yalanmış. | Open Subtitles | كل شيء أعتقد بأنني أعرفه حول نفسي كان كذبا |
Hepsi yalanmış. Kocaman, iğrenç bir yalan. | Open Subtitles | كان كل شيء كذبة، كذبةً كبيرة مُثيرة للإشمئزاز |