Sadece senin yalnızlığını yok edecek birini bulup getirebilirsin. | Open Subtitles | احتمال تستطيعين إحضار أي أحد لتقضي على وحدتك |
Sadece senin yalnızlığını yok edecek birini bulup getirebilirsin. | Open Subtitles | احتمال تستطيعين إحضار أي أحد لتقضي على وحدتك |
İnsanların yalnızlığını avutmaları konusunda duyarsız olduğum için üzgünüm. | Open Subtitles | أنا آسف لأنني أقل قدرة من جميع الناس للتخفيف من وحدتك |
Bir yazar halkın itibarında büyüdükçe... yalnızlığını akıtır ve çoğunlukla işini yalnız yaptığından işi kötüleşir. | Open Subtitles | كما يكبر الكاتب وفقا" للمعاير العامة يشارك وحدته وينبغي عليه تحملها لقد يتدهور عمله |
yalnızlığını unutmayı sürdürdü. | Open Subtitles | لقد ظل ينسي وحدته |
Onun yalnızlığını ve Big Ben büyüklüğündeki biyolojik saatini istismar ederek zaten yeterince zarar verdin. | Open Subtitles | لقد سببت ما يكفي من الأضرار حتى الآن استغلال وحدتها ، و ساعتها البيولوجية المشابهة لـ(بيج بين) |
- Senin yalnızlığını anlamak için onları suçlamaya gerek yok. | Open Subtitles | تحطمت حياتهما - لا أظن أنّ هنالك حاجة للومهما - كي تتفهم وحدتك |
Duygularını, yalnızlığını, her şeyini. | Open Subtitles | جميع مشاعرك، جميع أوقات وحدتك كل شيء |
Hem de çok kısa. yalnızlığını dindirebilirim. | Open Subtitles | أستطيع أن أسهل عليك وحدتك |
yalnızlığını nasıl çözeceksin? | Open Subtitles | كيف ستتعايشين مع وحدتك ؟ |
Babam annem için acı çekip yalnızlığını Johnny ile yabani yaşamda giderdi. | Open Subtitles | بقلبه المتألم على والدتي ، قام والدي بملء وحدته في البراري (مع (جوني |
yalnızlığını şiddete başvurarak saklıyor. | Open Subtitles | إنه يخفي وحدته بالعنف.. |
yalnızlığını teskin edecek birini mi arıyordu? | Open Subtitles | "وكانت تسعى لأن تخفف من وحدتها" |