Ama bunu yapabilmek için, önce imkansızmış gibi görünen bir şey yapmanız gerekiyor. | TED | لكن لأجل هذا، يجب القيام بأمرٍ قد يبدو لأوّل وهلةٍ مستحيلا تماماً. |
Bunu yapabilmek demek Benim temiz, verimli, ve ucuz enerjiyi bulunduğum yerde üretebilmem demek. | TED | أن تكون قادرا على القيام بذلك يعني أنه بمقدوري توليد الطاقة بنظافة، وفاعلية وبثمن بخس تماما حيث أنا. |
Ama yine de, bazen iyi şeyler yapabilmek çok güzel. | Open Subtitles | مع ذلك فانه من اللطيف ان يستطيع المرء فعل الاشياء |
Ben parçalara bölünmemiş bir web istiyorum bazı ülkeler gözetleme yapabilmek için bölmeyi savunuyor. Demokrasi için sağlam bir zemin oluşturacak | TED | أريد واحدة غير مجزأة إلى عدة أجزاء، كما اقترحت بعض الدول كرد فعل على حوادث المراقبة الأخيرة. |
Sen, aynı iksirden bir daha yapabilmek için yeterli kulak kaldı mı? | Open Subtitles | أنت ، هل لديك ما يكفي من الأذن لصنع جرعة أخرى ؟ |
Bunu yapabilmek için de bazı şeyleri unutmak gerekiyordu Noel gibi. | Open Subtitles | ولأفعل هذا، تحتم عليّ نسيان أمور... كعيد الميلاد. |
Birinin göz bozukluğuna sahip olduğunu farkettiğimizde sıradaki iş bunun sebebini araştırmaktı, bunu yapabilmek için, gözün iç kısmına erişimimizin olması gerekti. | TED | وبمجرد أن نكتشف أن أحدهم لديه بصر ضعيف، التحدي الموالي هو معرفة السبب، ولنستطيع القيام بذلك، نحتاج إلى الوصول إلى داخل العين. |
Bunu yapabilmek için, radikal bir açık sözlülüğe ve şeffaflığa ihtiyacımız olduğunu anladım. | TED | ومن أجل القيام بذلك، أدركت أننا سنحتاج إلى المصداقية المطلقة والشفافية المطلقة. |
Bunu yapabilmek bir lütuf. | Open Subtitles | انها نعمة أن تكون قادرة على القيام بذلك. |
Çıplak olmak ve hala bunu yapabilmek. | Open Subtitles | أن تكون عارياً ولا تزال قادراً على القيام بهذا |
Öyle bir işi yapabilmek için çok özel bir insan olmak gerekir. | Open Subtitles | يتطلب إنسان مميز جداً للقدرة على القيام بهذا العمل |
Şimdi asıl sorun, bunu gereken ölçekte yapabilmek. Bu üç ülkede bunu yapabilmek, bu gerçekten büyük bir iş. | TED | التحدي الآن، بالطبع، فعل ذلك على النطاق المحتاج إليه عبر هذه البلدان الثلاثة، و هذا تحدي كبير. |
Diğer insanların yapamadıklarını ve anlamadıklarını yapabilmek. | TED | صحيح؟ ان تكون قادراً على فعل اشياء , الاخرين لايقدرون على فعلها او حتى فهمها. |
Yani kendine onun yaptığı gibi bir şey yapabilmek. Sence onu delirtecek birşeyler mi söyledim? | Open Subtitles | انه ياخذ شيء ، لذلك أعنى أفعل بنفسك ،مثلما فعل |
Sadece bir tane çip yapabilmek için onlardan milyonlarcasını ayarlamam gerekir. | TED | إذا أنه لا بد من ترتيب البلايين من هذه المواد لصنع شريحة حاسوب واحدة. |
Robot yapabilmek için iki organizmadan ilham alıyoruz. | TED | فى الحقيقة لصنع روبوت نأخذ الإلهام من اثنين من الكائنات الحية. |
Bu iki organizmayı alıyoruz ve yeni bir tür robot yapabilmek için, onları birleştiriyoruz. | TED | لذا نأخذ هاذين الكائنين ونمزجهم مع بعضهم لصنع نوع جديد من الروبوت |
Bunu yapabilmek için onu anlamam gerek. Lütfen. | Open Subtitles | ولأفعل ذلك، يجب أن أفهمها، أرجوك. |
Bunu yapabilmek için, başka birine dönüşmem gerekti. Başka bir şeye dönüşmem gerekti. | Open Subtitles | "ولأفعل هذا، لابد أن أكون شخصًا آخرًا" |
Bunu yapabilmek için, başka birine dönüşmem gerekti. Başka bir şeye dönüşmem gerekti. | Open Subtitles | "ولأفعل هذا، لابد أن أكون شخصًا آخرًا" |