Hiçbir cadı büyüyü yalnız başına yapacak kadar güçlü değil. | Open Subtitles | اي ساحرة لن تكون قوية بما يكفي لألقاء التعويذة وحدها |
Sevişmek için yeterince sağlıklıyım ama çocuğumuza annelik yapacak kadar değilim. | Open Subtitles | إذاً أنا سليمة بما يكفي للمعاشرة لكن لا أصلح كأم لابنتنا |
Olabilir ama tek başıma yapacak kadar iyi değilim. | Open Subtitles | أقبل بذلك, أنا فقط لست جيدة بما يكفي لأقوم بالأمر لوحدي. |
Devrelerin gevşemiş. Kimse bunu yapacak kadar deli değildir. | Open Subtitles | دوائرك معطلة لا احد مجنون كفاية لفعل هذا |
Lakin o kadar dayandıysa bir plan yapacak kadar iyi biliyordur. | Open Subtitles | ولكن لو نجا كل تلك الفترة ربما يعلم كفاية كي يخطط لخطة |
Bu adamın oyunculuk yapacak kadar iyi bir aktör olmadığını düşünüyorum. | Open Subtitles | لا أظن أنّ ذلك الرجل ممثل بارع كفاية ليقوم بالتمثيل |
Katilinin bir anlaşma daha yapacak kadar kendini güvende hissetmesini istiyoruz. | Open Subtitles | نحتاج قاتله للشعور بالأمان بما فيه الكفاية لعمل إتّفاق أكثر واحد. |
O kadar gücüm olmayabilir ama bunu yapacak kadar gücüm var. | Open Subtitles | قد لا يكون لدي القوة اللازمة لكن لدي ما يكفي لفعل هذا |
Acaba çocuklar için en uygun olanı yapacak kadar seviyor muyuz onları diyordum. Tabii ki seviyoruz. | Open Subtitles | أتسائل إذا كنا نحبّهم بما يكفي لعمل الشئ المناسب لهم حقـاً |
Birşey söyleyemeyiz. Seçim yapacak kadar yaşlısın. | Open Subtitles | لا يمكننا قول أي شيء، فأنت عاقل بما يكفي وتستطيع أن تختار |
Gerekli önerileri yapacak kadar onu yeterince izledim ben. | Open Subtitles | رأيت بما يكفي لأقترح إدخاله نهائيات كونشيرتو |
Bunu yapacak kadar salak olduğuna inanamıyorum. | Open Subtitles | أنا لا أستطيع التصديق أنت أحمق بما يكفي لتفعل ذلك |
Özellikle kendine bunu yapacak kadar dengesiz birisi olduğu için. | Open Subtitles | وخاصة من شخص طائش بما يكفي لفعل هذا بنفسه |
Bir kere konuşuldu mu, böylesine bir ahlaksızlık ile ilgili şüphe hakikatın işini yapacak kadar gerçek olur. | Open Subtitles | بمجرد ذكره شك من هذا النوع واقعي بما يكفي ليبدو حقيقياً |
Dünyayı fethetmek istiyorlardı, şimdi bunu yapacak kadar kaçıklar. | Open Subtitles | يريدون غزوا العالم انهم مجانين كفاية لفعل ذلك |
Bunu yapacak kadar güçlü olsaydı şu an hiçbirimiz burada olamazdık. | Open Subtitles | أن كان قوياً كفاية لفعل هذا لا أحد منا سيكون واقفاً هنا |
Kim olduğunu biliyormuş gibi yapacak kadar küstah değilim. | Open Subtitles | أنا لست متغطرساً كفاية كي أخبرك عن نفسك |
Bu işi tek başına yapacak kadar zeki değil. | Open Subtitles | حسنا،إنه ليس ذكيا كفاية ليقوم بذلك بنفسه |
Kim böyle bir hata yapacak kadar salak olabilir ki? | Open Subtitles | الآن من يريد ان يكون أخرسَ بما فيه الكفاية لعمل يخطئ مثل ذلك؟ |
Ama kesin olan bir şeyler var ki o bile bunu yapacak kadar aptal değildi. | Open Subtitles | ، لكنّ هنالك أمور معينة . حتّى هو لم يكن أحمقاً بما يكفيّ ليفعلها |
Bak, Nora'nın bunu yapacak kadar çatlak olduğunu biliyordum, ama sen? | Open Subtitles | أعرف أن "نورا" معتوهة كفاية لتقوم بشيء مثل هذا، لكن أنتِ؟ |
Önemli olan, zirveye çıkmamızı sağlamak için birinin gerekeni yapacak kadar cesur olması. | Open Subtitles | إنه بشأن تواجد أحد ما هنا لديه الجرئة للقيام بما عليه ليضعنا في القمة. |
İkimiz de bunu yapacak kadar salak olmadığını biliyoruz. | Open Subtitles | كلانا نعرفُ أنكَ لستَ غبيًّا لتلك الدرجة لفعلِ ذلك. |