yapamadığım çok şey var. Aynı anda iki kitap okuyamıyorum. | Open Subtitles | أعرف أن هناك الكثير من الأمور التي لا أستطيع فعلها |
Senin yapabildiğin ama benim yapamadığım çok şey var. | Open Subtitles | هناك العديد من الأشياء التي تفعلها و أنا لا أستطيع فعلها. |
Artık fiziksel olarak yapamadığım şeyler var. | Open Subtitles | هناك أشياء لم أعد أستطيع فعلها جسدياً بعد الآن |
Ve benim yerime etrafa göz kulak olacak -- benim yapamadığım şeyleri yapacak birine ihtiyaç duydum. | Open Subtitles | وكنت بحاجه لعيون أخري شخص ما يساعدني في الذي لا أستطيع فعله |
Görünüşe göre benim yapabildiğim ve yapamadığım birkaç şeyi... | Open Subtitles | يبدو لي, أنه هو الرجل ... الذي يفعل كل شئ أنا لا أستطيع فعله |
Benim yapamadığım tek şeyi yaptı-onu besledi. | Open Subtitles | لقد قامت بالتصرّف الوحيد الذي أستطع فعله أبدًا؛ إطعامه |
Çünkü bence Peder Paul benim yapamadığım tek bir şeyi yapabilir. | Open Subtitles | لأنّي أظنّ أنّ الأب (بول) قادر على فعل الشيء الوحيد الذي لم أستطع فعله |
Daha önce hiç yapamadığım şeyleri yapabilirim artık. | Open Subtitles | ... هناك أشياء يمكننى فعلها الأن . أشياء لم أكن أستطيع فعلها فيما قبل ... |
- Bakın, Peter'ın kahraman olduğunu gördüm ve sanırım o hadise bana yapamadığım şeylerin farkına varmamı sağladı. | Open Subtitles | لما رأيت (بيتر) يصبح بطلا أظن ان الأمر ذكرني بكل الأمور التي لا أستطيع فعلها |
Sen benim yapamadığım şeyi yapabilirsin. | Open Subtitles | . بإستطاعتك أن تفعلي ما لا أستطيع فعله |
Adım Jefferson benim yapamadığım bir şey için yardımına ihtiyacım var. | Open Subtitles | اسمي (جيفرسون)، و أحتاج مساعدتكِ في أمرٍ لا أستطيع فعله. |
Benim yapamadığım şeyi yaptın. | Open Subtitles | أنتِ فعلتِ ما لم أستطع فعله |