Buraya bağışıkların öğretilerini yaymak için basit bir kılavuz olarak geldim. | Open Subtitles | لقد جئت هنا كما رسول المتواضع الخاص بك، نشر إنجيل المحصنين. |
Sorunları yaymak için ona yardım ettiğine inandığım nokta burası işte. | Open Subtitles | وهذا هو المكان الذي أعتقد انها جندته لمساعدتها في نشر الاضطرابات |
New York'ta ne zaman bir duvara denk gelsem, projeyi yaymak için onun fotoğraflarını kullanıyorum. | TED | في كل مرة أحصل على جدار في نيويورك، أستخدم صوره للاستمرار في نشر المشروع. |
Çalışmam, kanser hücrelerinin bile vücutlarımızı işgal etmek ve gazaplarını yaymak için işbirliği yaptıklarını gösteriyor. | TED | يُظهِر عملي أنه حتى الخلايا السرطانية تستخدم التعاون لغزو أجسامنا ونشر غضبها. |
O, Irak'taki isyanın İslami bir devrimi, Arap dünyası boyunca yaymak için kullanılabileceğine ikna olmuştu. | Open Subtitles | فقد كان مقتنعاً بأن التمرد في العراق يمكن أن ينتشر ليشعل ثورة إسلامية في أرجاء العالم العربي |
Ancak, doğruyu yaymak, eskisinden çok daha kolay. | TED | كما أنه من الأسهل أن تنشر الحقيقة مما كان عليه في السابق. |
Demek adamımız bu hesabı hacklemiş ve iletiyi yaymak için kullanmış. | Open Subtitles | ، إذا ، رجلنا تسلل إلى حساب اشتراكه - واستعمله لينشر الموضوع |
Ve bu bilgiyi yaymak -- Afrikanın gerisinde çok önemli. | TED | لذلك نشر تلك المعلومة لـ في كل أرجاء أفريقيا هو أمر هام |
bilgi kısmında benim hakkımda "erkek düşmanı, kaslı lezbiyen ve kariyerimde başardığım tek şey sapkın cinselliği yaymak." yazıyordu. | TED | تقول السيرة الذاتية أنني "كارهة للرجال وسحاقية وأن الشيء الوحيد الذي حققته في حياتي المهنية هو نشر انحرافي الجنسي." |
YNH: Evet, öyle. Yani teknoloji değişiyor ve artık hem doğruyu, hem kurguyu ve yanlışı yaymak daha kolay. | TED | يوفال: نعم، إنه كذلك، اعني، التكنولوجيا تتغير، وأصبح الآن من السهل الآن نشر كلاً من الحقيقة والخيال والباطل. |
Kız kardeşi grip olmuş ve mikroplarını etrafa yaymak istemiyormuş. | Open Subtitles | أختها أصيبت بالإنفلونزا وهي لا تريد نشر الجراثيم |
Çıkmadığımızı bilmen gerek. Tek yaptığın yalan dedikodular yaymak. | Open Subtitles | عليكِ أن تعلمي أننا لا نتواعد, كل ما تفعلينه هو نشر شائعات خاطئة. |
Bu yalanı yaymak için televizyon kulemizi havaya uçurdular. | Open Subtitles | دمروا برج التليفزيون من أجل نشر هذه الكذبة |
Din adına hayat yerine ölüm yaymak... masum çocukların eline kalem yerine tüfek vermek... | Open Subtitles | من أجل نشر الموت بدلا من الحياة باسم الدين من أجل وضع مسدس في يد الأطفال الأبرياء بدلا من الألعاب |
Tekrar karşılaştığımızda, olabildiğince çok gezegene ilacı yaymak için en iyi yöntemi konuşmak istiyorum sizlerle. | Open Subtitles | في المرة القادمة أودّ أن أناقش نشر المخدّر على عوالم قدر ما نستطيع. |
Enerjinizi nükleer bomba yapmaya ve yıkımın karanlığını yaymak için kullanabilirsiniz, yada ışığın neşesini milyonlara yaymak için kullanabilirsiniz. | TED | يمكنك استخدام طاقتك لبناء القنابل النووية ونشر ظلام الدمار، أو يمكنك استخدامه لنشر فرحة الإضاءة للملايين. |
"Gerizekalıyla evleniyorum." Kim bunu herkese yaymak ister ki? | Open Subtitles | "أنا أتزوج رجلا أحمق" من يريد أن ينتشر هذا بالأرجاء ؟ |
Niyetiniz bu yalanı tüm köyün huzurundaki mahkemede yaymak mı? | Open Subtitles | وأنت تنوي أن تنشر هذه الأكاذيب في محكمة مفتوحة أمام القرية بأكملها .. |
Demek adamımız bu hesabı hack'lemiş ve iletiyi yaymak için kullanmış. | Open Subtitles | إذا ، رجلنا تسلل إلى حساب اشتراكه - واستعمله لينشر الموضوع - |
- Ona mesajını yaymak için bir fırsat vereceğim. | Open Subtitles | -أستطيع أن أعرض عليه بأن أنشر رسالته في الخارج |
Bu fikirlerin sahipleri, bunları başkalarına yaymak için çok çalışıyorlar. | TED | الطفيليات تعمل جاهدة لنشر أفكارها للآخرين. |
Majesteleri savaşa devam edeceklerini biliyordu, bu yüzden insanlara dileklerini yaymak istedi. | Open Subtitles | عرف جلالته بأنهم يريدون الإستمرار بالقتال لذا قرر بأن ينشر رغبته للناس |
Resmi ilan olmadıkça, AI, bu topluluğu etkileyecek bilgileri yaymak benim için hak değil kutsal görevdir. | Open Subtitles | غياب الإعلان الرسمي معلومات تؤثر على المجتمع ليست من إستحقاقي نشرها |
Bu dünyaya barış ve sevgi mesajı yaymak için getirildim ben. | Open Subtitles | لقد وضعت على هذه الأرض لأنشر رسالة السلام والحب |
Görünüşe göre, Koruyucular kötülük yaymak için ölümlü katillere yardım ediyor. | Open Subtitles | على مايبدو، أنَّ " الحُرَّاس " يساعدون البشر المُجرمين لينشروا الشرّ |
Şarkının teması, İncil'i yaymak için doğmam üzerine. | Open Subtitles | موضوع هذه الاُغنيه هو لقد وُلدت لكي أعظ بالإنجيل |
Borneo ormanlarının derinliklerinde de bazı bitkiler rüzgârı tohumlarını yaymak için kullanır ama tamamen farklı bir şekilde, tohumlarına kanatlar vererek. | Open Subtitles | في عمق غابات جزيرة بورنيو بعض النباتات تستخدم الرّياح لتنشر بذورها ولكن بطريقة مختلفة تماما بإعطاء بذورها أجنحة |
Çok yakında bu cesur savaşçılar Hades'in ruhunu yaymak ve yaşatmak için ülkenin dört bir yanına dağılacaklar. | Open Subtitles | بِشانِ يوم غد محارِبوا (الفاجرا) سيُقتلون في كُلِ أنحاءِ (ألصين) |