Okul yoksul insanların önemli olduğunu düşündüğü şeyleri öğretecekti. | TED | ما كان يعتقد الفقراء بأنه مهم سينعكس في الكلية |
2005'de, yani 10 yıl sonra, politik kriz ve ekonomik kriz zamanında, yoksul insanların dağılımı yüzde 31'e geriledi. | TED | وسط أزمات سياسية واقتصادية انخفضت حصة الفقراء إلى 31 بالمئة |
Aslı astarı olmayan hikayeler ve yarım yamalak bilinen olaylar bizi yoksul insanların halledilmesi gereken bir problem olduğu kanısına vardırdı. | TED | تقوم أجزاء من الحقائق والمؤامرات المحدودة باقناعنا بأن الفقراء ليسوا إلاّ مشكلة تحتاج إلى إصلاح. |
Epigenetikçiler ise yoksul insanların kötü veya fakirleşmiş ortamlarda olmasının bu fenotipi, yani bu özelliği oluşturduğunu söyleyecektir. | TED | سيخبرك علماء التخلّق المتعاقب أن الفقراء يعيشون في بيئةٍ سيّئة أو بيئةٍ فقيرة تخلق ذلك النمط الظاهري وتلك الصفة. |
Yakınlarda sağlık merkezleri ve hastaneler var ama bölgedeki yoksul insanların tedavisinde yeterli değiller. | TED | توجد عيادات ومستشفيات حكومية في الجوار، لكنها لا تكفي للعناية بجميع الفقراء في المنطقة. |
yoksul insanların satın alma gücü yok. | TED | الفقراء على ما يبدو ليس لديهم القدرة على الشراء. |
yoksul insanların hayatı hep ters gidiyordu. | TED | وسمعت عن اشياء تحدث بصورة سيئة في ظروف معيشة الفقراء |
Sokağın alt kısmında, yoksul insanların sümüklü çocuklarının oynadığı hayatta edinebilecekleri tek becerileri geliştirebildikleri, altından dere akan bir köprü vardı. | Open Subtitles | و في أسفل الشارع هناك جسر يعبر الجدول حيث يقوم نسل الفقراء |
yoksul insanların sahip olduğu ve asla ortaya konmamış, hiçbir zaman tanınmamış, saygı duyulmamış, geniş alanlarda uygulanmamış en sıradışı bilgi ve becerilere eriştim. | TED | ولكن حينها تعرضت للمعرفة والمهارات الأكثر إستثنائية والتي يمتلكها الناس الفقراء جداً والتي لم تجلب أبداً لوسط التيار والتي لم يتعرف عليها ولم تحترم ولم تطبق على مستوى كبير |
Bir de benim gibi, köylerdeki yoksul insanların durumu var. | TED | وهناك قضية الفقراء في القرى مثلي |
Ekonomik kaynaklar öyle haksızca dağıtılmıştır ki yoksul insanların, ödeme imkanları olmuş olsa bile piyasada bulunabilecek olan gıdaları resmen alacak paraları yoktur. | Open Subtitles | الموارد الأقتصادية كانت موزعة بشكل غير متساوي حتى ان الفقراء لم يملكوا المال الكافي لشراء الطعام الذي كان من الممكن أن يكون |
Nepal'de yoksul insanların dağılımı, yoksul insanların nüfus içinde dağılımı, 1995 yılında yüzde 42 idi. | TED | في (نيبال)، كانت حصة الفقراء 42 بالمئة في عام 1995 لكن حصة الفقراء في العام 2005 بعد عقد من الزمن |
yoksul insanların omzuna basmıyorum ben. | Open Subtitles | لا اسرق من الفقراء |