| Michael babasının isteği doğrultusunda kardeşini işe dahil etmeye çalışıyordu. | Open Subtitles | مايكل كَانَ يُحاولُ تَضْمين أَخِّيه في العملِ في طلبِ أبّيه. |
| Nick Kozlov'u tutukla dedim Ama babasının yanındayken olsun. | Open Subtitles | قلت أقبض على نيك كوزلوف لكن تأكّد أنّه مع أبّيه |
| Ben de sana, vesayet alman konusunda anlaşma sebebimin, çocuğumuzun babasıyla, vakit geçirebilmesi için olduğunu hatırlatmak isterim. | Open Subtitles | دعني أذكّرك أن سبب موافقتي على الرعاية ليتمكن إبننا من قضاء الوقت مع أبّيه. |
| En kötüsü de, kimsenin mezuniyet balosunda, babasıyla sevişmiş birini işe almak istememesi. | Open Subtitles | المقصود هو أنه لا أحد يريد توظيف إمرأة يحتمل أنها تبادلت القبل مع أبّيه في حفلة تخرجه. |
| Bence antrenman alanına gittiniz ve üvey oğlunuzun babasına ne yaptığını gördünüz. | Open Subtitles | أعتقد إرتفعتَ إلى قمزةِ الممارسةَ، وأنت رَأيتَ الذي إبنَ زوجكَ عَملَ إلى أبّيه. |
| Piç oğlan, piç babasını koruyor. | Open Subtitles | الولد الغبيّ يدافع عن أبّيه اللقيط. |
| Onu müzelere götürüp piyano dersi aldırdım hatta saçını benim kuaförümde kestirirdim ama yine de babasından ona bir şeyler geçmiş. | Open Subtitles | أَخذتُك إلى المتاحفِ وأنا أعطيتُك دروسَ بيانو. وأنا قَصصتُ شَعرَه حتى في محلِ تجميلي. لكن هناك ما زالَ البعض مِنْ أبّيه فيه. |
| Arkadaşların onu ayartıp, babasının aleyhine çevirdiler. | Open Subtitles | نيك لم يكن أبدا في رعاية مكتب التحقيقات الفدرالي أصدقائك أخافوه لذا إنقلب على أبّيه |
| Kendisi şahsen, babasının halka bıraktığı mirası yerine getirecektir. | Open Subtitles | بأنّه شخصياً سَيُنجزُ شروطَ أبّيه المحبوبِ الإرث إلى الناسِ. |
| En azından bu yalan ve iki yüzlülükle babasının kardeşine bıraktığı Krallığı çalmaya çalışmıyor. | Open Subtitles | على الأقل هذا لا يكذب ولاخداع في التعامل ولايسرق مكان أخّيه على عرش أبّيه |
| babasının ölümüden sonra 3 ayın ilk gününde | Open Subtitles | بعد سنة من فقده أبّيه في اليوم الأول من الشهر الثالث |
| - Ama eğer Kevin tehlikedeyse babasının Gates hakkında söyleyecekleri olsa bile, şu an işimize yaramayacaktır. | Open Subtitles | - لربّما هو - - لكن إذا كيفين في الخطر الفوري - حتى إذا أبّيه عنده أيّ شئ للقول حول جايتس - هو لا يساعدنا الآن. |
| Yemin edebilirim, bu sıska çocuk babasının tam bir kopyası | Open Subtitles | أقسم أن ذلك النحيل صورة من أبّيه |
| O zaman onu görürdün. babasıyla Koker'e gitti. | Open Subtitles | حسـنا، إذن لابد وأنك قد رأيتـه لقـد ذهب مع أبّيه إلى "كـوكـر" |
| Hatta bir keresinde babasıyla sevgili paylaşmış. | Open Subtitles | ...أخبرتْني حتى . . تَفاخرَ كايل ذات مره حول مشاركته الفراش مع عشيقة أبّيه |
| Bekâr. İşsiz. Ve babasıyla yaşıyor. | Open Subtitles | العاطل المنفصل ويَعِيشُ مع أبّيه. |
| Çok önemli, babasıyla konuşuyor. | Open Subtitles | أنه أمر هام، هو يَتكلّمُ مع أبّيه. |
| Fas'tan babasına yazan Marius Saucaz gibi adamlar. | Open Subtitles | "رجال مثل "ماريوس ساوكوز الذي كتب إلى أبّيه في المغرب |
| Bilâkis, Başbakanımızın babasına olan saygısını ve sevgisini gösterir. | Open Subtitles | بالأحرى، يعرض رئيسَ الوزراء تقوى filiat، وحبّه إلى أبّيه |
| babasına benziyor mu? | Open Subtitles | هل هو مثل أبّيه ؟ |
| Akabinde, Gob babasını karakol merdivenlerine bırakmak üzeredir. | Open Subtitles | [راوي]وقريباً،فَمّكَانَعلىطريقِهإلى تخلّصْ من أبّيه على خطواتِ مركزَ الشرطة. |
| Ama Gob, evin altında sakladığı kendi babasını kastediyordu. | Open Subtitles | لكنالفَمَّكَانَيُحيلُ إلى أبّيه الخاصِ... الذيإختفىتحتالبيتِ. |
| Bilirsin, daha çok bir evladın babasından öğrenmesi gereken birşey. | Open Subtitles | ...تعلم، هذه نوع من الأمور التي يجب على الإبن أن يتعلّمها من أبّيه |