"أحبُ" - ترجمة من عربي إلى تركي

• seviyorum
• severim
• bayılıyorum
• sevdim
• bayılırım
• hoşuma
• sevmem
• isterim
• bayıldım
• aşığım
• beğendim
• sevdiğimi
• sevmiyorum
• hoşlanıyorum

Bu size garip gelebilir ama bazen öyle yemeyi seviyorum.
ستعتقدون أن هذا الأمر مقرف لكن أحيانًا أحبُ أن أكلهُ

Yani, kendi patronum olmayı seviyorum, ama yemek kamyonu işletmek çok büyük stres.
أعنَّي, أحبُ كوني رئيس نفسي ولكن إمتلاكي لشاحنة طعام, لهو ظغطٌ كبيرٌ بالفعل

Ne patronunu severim ne gezegenini, ne de halkını.
أنا لا أَحْبُّ رئيسَكَ لا أَحْبُّ كوكبك ولا أحبُ شعبك

Vay canına. Okumaya ve çaresiz ev kadınlarından biri olmaya bayılıyorum.
" أحبُ أن أقرأ، و أن أكون ربة بيت يائسة "

Evde bir bebek düşüncesini sevdim ama ya erkekse...
أحبُ فكرة وجود طفلٍ في المنزل، لكن إذا كان صبياً

Mühlet demek. "Mühletlere bayılırım."
إذاً مُوعدٌ نهائي, أحبُ المواعد النهائية.

- Bu minik şey de hoşuma gitti.
أتعلميّن أنا أحبُ هذا الشيء الصغير ايضاً

Denize açılmayı seviyorum çünkü bu yavaşlıkla ilişkilendiriliyor.
ولكني أحبُ الإبحار لأنه يرافق التمهل والراحة.

Çocukları çok seviyorum! Yaratıcıyım ve benden harika bir anne olur!
أحبُ الأطفال وأنا مبدعةٌ وذكية وسأكون أماً رائعةً

İnsanlara böyle yardım edenleri seviyorum.
أحبُ أن أفكر بمساعدة الناس، لا أطردهم بعيداً.

Tanrıya şükür, ben Adam'ım ve kadınları seviyorum.
حمداً لله بأنني آدام . و أنا أحبُ النساء

Yalnızca onunla olmayı seviyorum.
فأنا أحبُ هذه الطريقةُ، وهذه بينى وبينكِ

Karımı çok seviyorum ve hakkında söylenenlerden sonra her eşin olacağı gibi ben de kırıIdım.
أحبُ زوجتي بأعماق قلبي وأنا.. مجروح على ذلك

Akıl hastanesinden gelenleri çok severim.
أحبُ الحصولَ على التقارير من مُستشفيات الأمراض العقلية

Güven benim için baston gibidir ve onunla insanları tepelemeyi çok severim.
الثقة بأن لدي عصاتي، و أحبُ ضرب الناس بها

Hayır, ayağıma güzel kadınları getiren köpekleri severim.
لا، أحبُ الكلاب، هذا يجلب لي نساء جميلات.

Yeni neslin, entellektüel kültür ve popüler kültürü yakınlaştırmasına bayılıyorum.
أحبُ تلاحم الأدب عالى المستوى مع ثقافة الشباب المُتدنية

Randy Newman'a bayılıyorum. Tamam bunda haklisin.
أنا أحبُ راندي نيومان، حسناً، لقد تغلبتِ عليّ

Kolyeyi çok sevdim. Sen yaptın, değil mi?
أحبُ القلادةَ حقاً أنتِ صنعتها ، أليسَ كذلكَ؟

Şekeri, kostümleri ve korkutulmaya bayılırım.
أحبُ الحلوى أحبُ الأزياء التنكرية أحبُ الشعور بالفزع

Öyle güzel, öyle sert sokuyor ki çok hoşuma gidiyor!
يعطيني أياه بشكلٍ جيد وقوي وأنا أحبُ ذلك

Atmasyonu sevmem çünkü hiç beceremem, fakat Kuveyt'te oynadığım son oyunda topu 4 numaralı deliğe bir kerede soktuğumu söyleyeyim.
, أنا لا أحبُ التفاخر , لآن التافخر ليس مريحٌ لي أخر مرة لعبتُ رقم 4 "في مدينة " الكويت

Hayır, sağol. Ama papatya çayından bir fincan isterim.
لا شكراً, و لكنني أحبُ كأساً من شاي البابونج

Mahkum gibi konuşmana bayıldım ama endişelenme, tamam mı?
أحبُ ذلك عندما تتكلم بخداع ولكن لا تقلقُ، حسناً؟

Boynundaki o kalp şeklindeki doğum lekesine aşığım.
أحبُ الوشم الذي على شكل قلب الموجود على عنقها.

Seninkini çok beğendim. Çok güzel olmuş.
أوه, أحبُ رسمتُك رائعة جداً

Bu müziği ne kadar sevdiğimi söylemiş miydim? Nerdeyse dans edeceğim.
هل قلتُ لكِ من قبل كم أحبُ هذة الموسيقى تجعلُني استطيع أن ارقص تقريباً.

Bu dediğin "Eski çizgi filmleri sevmiyorsun" demekse, sevmiyorum.
إن كنتَ تعني بكلامِكَ هذا أنَّني لا أحبُ الرسوم الكرتونية القديمة فأنا لا أحبها

Yani ben, ok atmaktan ve badminton oynamaktan hoşlanıyorum.
إذًا، أنا أحبُ رميّ السهام و لعبة الشطكوك