Benim hatam. Jeneratörü tamir edince beş dakika dinlen demiştim. | Open Subtitles | تباً، قلت إذا أصلح تلك الآلة، بإمكانه أَن يأخذ خمسة |
Tamam. Biraz daha cezamı çekip arabayı tamir edeceğim. Yeniden. | Open Subtitles | رائع سوف أبقى معاقب وسوف أصلح العربة الرملية مرة أخرة |
Orada süs niyetine duran şu eski kamyoneti tamir edebilirim. | Open Subtitles | يمكنني أن أصلح نلك الشاحنة القديمة الموجودة هُناك في حديقتك |
O zaman bir e-mail daha yaz. Kayıtları düzelt. Büyük bir mesele değil. | Open Subtitles | لذا قم بإرسال بريدا آخرا و أصلح به الوضع ذلك ليس بالأمر العظيم |
Her şeyi düzeltmek için çok çalıştım; sadece işleri yoluna koymak için. | Open Subtitles | لقد حاولت أن أصلح كل شيء أصحح الأمور و كل مرة أخربها |
Biraz solgun görünüyorsun, dostum. düzelteyim. | Open Subtitles | انك تبدو شاحبا نوعا ما يا صديق دعني أصلح ذلك |
Ayrıca su tesisatı tamir ederim, çatıları onarırım ve tekerlek değiştiririm. | Open Subtitles | ، أنا أصلح أيضاً السباكة . أصلح السقوف و أغيّر الإطارات |
Hemşire, biri şu saati tamir etsin dikkâtimi dağıtıyor.Pekâlâ bitirelim şu işi. | Open Subtitles | أيتها الممرضة هلا أصلح أحدٌ الساعة أنها تصرف الانتباه حسناٌ هيا نبدأ |
Buna göz yumacağım. Çünkü o kapıyı tamir etmeyeceğim. | Open Subtitles | سأدعه يصاب بالبرد الليله, لأني لن أصلح الباب |
Kaptan Von Trapp'in arabasını tamir et de çalışsın. | Open Subtitles | أصلح سيارة الكابتن فون تراب حتى يمكنها أن تدور. |
Eğer arabayı kendi tamir ettiyse bu onun bir uzman olduğunu ve gerekli aletlere sahip olduğunu gösterir. | Open Subtitles | إن أصلح السيارة بنفسه فذلك يعني أنه خبير وأن لديه الأدوات الضرورية لذلك. |
New York biletini aldım. Q da kol saatini tamir etti. | Open Subtitles | جلبت لك تذكرتُكَ إلى نيويورك كيو أصلح ساعتك |
Bu lanet olası şeyi düzelt, yoksa sorunumuz var demektir. | Open Subtitles | , الآن , أصلح هذه الأشياء . و إلا فلديك مشكلة |
Bu lanet olası şeyi düzelt, yoksa sorunumuz var demektir. | Open Subtitles | , الآن , أصلح هذه الأشياء . و إلا فلديك مشكلة |
Sadece arada bir, küçük şeyler için. Bana yıkama düzeltmek ister misiniz? | Open Subtitles | قليلاً فقط ، لأمور صغيرة هل تريدينني أن أصلح الغسالة ؟ |
Biraz solgun görünüyorsun, dostum. düzelteyim. | Open Subtitles | انك تبدو شاحبا نوعا ما يا صديق دعني أصلح ذلك |
Anneliğe uygun olmadığım iddiasıyla velayet davası açtılar. | Open Subtitles | إنهما يريدا نقل الرعاية بحجة أنني لا أصلح للأمومة |
Keith ile beraber çalışmak zorundayız. Bunu nasıl düzelteceğim? | Open Subtitles | كيث وأنا علينا أنا نعمل معا كيف من المفترض أن أصلح ذلك؟ |
Aralıksız 72 saattir kodlama hatası düzeltiyorum. | Open Subtitles | كنت أصلح الفيروسات لـ 72 ساعة متواصلة |
Bunu düzeltebilirim, Bill. Ne yapmam gerektiğini söyle yeter. | Open Subtitles | أستطيع أن أصلح الأمور فقط أخبرني ما الذي علي عمله ؟ |
Çok mesafe kat etti. Bacakları hariç her şeyi düzeltti. | Open Subtitles | إنه يحقق تقدماً ملحوظاً أصلح كل شئ عدا الساق |
Senin için bunu nasıl düzelteceğimi bilmem gerekirdi ama nasıl yapılır bilmiyorum. | Open Subtitles | يفترض أن أعرف كيف أصلح تلك الأمور ولا أعرف كيف أفعلها وحسب |
Hey, hiçbir şey, dostum. Hey, birşey onarıyorum. | Open Subtitles | هي , لاشيء يا رجل هي , أنا أصلح شيئاً |
Sonra işleri düzeltmeye çalışmalıyım diyorum daha iyi bir hayat, vesaire. | Open Subtitles | لكن أعتقد بأن علي أن أصلح بعض الأشياء لحياة أفضل فقط |
Bunu hallet yoksa şehir planlayıcısı bile olamazsın. | Open Subtitles | أصلح الوضع وإلا لن تملك المبلغ الكافي لتقديم ترشيحك. |
- Kimse bir kızdan kamyon almaz. - Uzun zamandır motor tamiri yapıyorum. | Open Subtitles | ـ لن يشتري أحد شاحنة من فتاة ـ لقد كنت أصلح المحركات من زمن بعدين |
Ben durumu telafi ediyorum. - Çok da başarılıyım. | Open Subtitles | لا ، أنت الذي خرجت عن حدودك ، وأنا أصلح ذلك اللعنة ، كم أنا طيبة |