| Milyar dolarlık boru hattımızdan daha bir varil bile petrol geçmedi. | Open Subtitles | عِنْدَنا خط أنابيب ببليون دولارِ و لم يلفظ حتى جالون واحد |
| Bunu bir yere göndermeniz için boru hattı döşemeniz lazım. | Open Subtitles | من أجل إرساله في مكان ما يجب إنشاء خط أنابيب |
| Şehrin altında merkeze bağlanan 43 km uzunluğunda hava basınçlı borular var. | Open Subtitles | توجد أنابيب هوائية طولها 27 ميلاً تحت المدينة, تربط جميع أقسام الشرطة |
| O kadar fazla bilgiyi işlemeye çalışıyoruz ki bazı insanlar sinestezik oluyor ve her şeyi hatırlayan "dev boruları" oluyor. | TED | نحن نحاول أن نفهم الكثير من الأشياء لدرجة أن بعض الناس سيصبحوا اصطناعيين ويمتلكون أنابيب ضخمة تستطيع تذكر أي شئ. |
| Bu tip tüplerden yapılıyorla r-- Hollanda'da bunlara elektrik tüpleri diyoruz-- | TED | وهي مصنوعة من هذا النوع من الأنابيب أنابيب كهربائية، نسميها في هولندا |
| Ayrıca yakında kırkına basacak, panik olacak, tüp bebek yapacak. | Open Subtitles | بالإضافة، ستصبح في الأربعين قريباً ستذعر، وتقوم بإنجاب طفل أنابيب |
| Sırbistan'daki havaalanını, Moskova, Paris arası hızlı tren hattını, Türkiye'deki gaz boru hatlarını, Makedonya'daki bir otoyol köprüsünü o destekliyor. | Open Subtitles | مطارات في صربيا، خط سكة حديد سريع بين موسكو وباريس وخطوط أنابيب غاز في تركيا ورسوم عبور الجسر في مقدونيا. |
| Vücuda güç veren damar sistemi enerji dağıtan petrol ve gaz boru hatları | TED | الأوعية الدموية التي تغذي الجسم هي خطوط أنابيب النفط والغاز وشبكات الكهرباء، |
| Fakat, eger ana boru kurarsaniz, oradaki pilleri de doldurabilirsiniz | TED | لكن إذا حصلت على أنابيب أيضاً، ستشحن بطارياتها هناك. |
| Petrol şirketleri büyük bir boru hattını onaylattırmaya çalışıyorlar. | TED | شركات النفط تضغط للحصول على موافقة أنابيب كبيرة. |
| Babamınki Venezuela'da. Kendisi orada boru döşüyor. | Open Subtitles | وأبي في فينزويلا، الشركة تعد خط أنابيب جديد |
| Bir insanı bütün bir yıl boyunca bağlı tutacak, elini kesip parmak izlerini kullanacak, ve üreme organına boru takacak bir isteği düşün. | Open Subtitles | لتقطع يديه وتستخدمها 000 لتزرع بصمات وأن تدخل أنابيب فى أعضائه التناسليه |
| Suyun kalınlıkları farklı borular içinde aktığını düşünün | TED | تخيل الماء يتدفق في أنابيب وهذه الأنابيب تختلف في سماكتها. |
| Bu nedenle alüminyum borular ve barakalar sağlamaya başladılar. | TED | ولهذا السبب بدأوا بتوفير أنابيب معدينة و ثكنات مسبقة الصنع |
| Ama 1929'dan önce, ülkenin her yerindeki şehirler yer altına su boruları döşemişti. | TED | لكن بحلول عام 1929 , المدن في جميع أنحاء البلاد قد وضعت أنابيب مياه تحت الأرض. |
| Esnek boruları görüyorsunuz, bunlar arkadaşlarınızı ıslatmak isterseniz kullanmak için ve tekneler var ve öndeki çocuk oldukça normal duruyor. | TED | أنابيب مرنه بأماكن غسل الأقدام. أو رش الماء على أصدقائك أو الاستحمام أما هذا الذي بالأمام يبدو طبيعي جداً |
| Hücrelerin, birbirleriyle birleşen küçük tüpleri vardır, bu tüpler hücre bölünmesine ve DNA replikasyonuna yardım ederler, | TED | للخلايا أنابيب صغير، تتجمع لتساعد على انقسام الخلايا واستنساخ الحمض النووي، ثم تتراجع. |
| Bir takım deli bilim adamları kolunuza bir iğne batıracak ve dört tüp kan alacaklar. | TED | وهناك علماء مجانين سيوخزوا أذرعك بالإبر ويأخذون أربعة أنابيب من دمائك |
| Soba borusu pantolunu içinde içeri giren aylak kovboy. | Open Subtitles | راعى البقر الذى دخل لتوة الذى يشبة أنابيب الموقد |
| ERVIS'i, toz torbalarına bağlı birçok temizleme tüpü olan devasa bir vakumlu temizleyici olarak hayal edin. | TED | فقط تخيل إيرفيس كأنها مكنسة كهربائية عملاقة مع العديد من أنابيب التنظيف الموصولين إلى العديد من أكياس الغبار. |
| Üreme tüplerini ve kan örneklerini bulduk, ama hiç ceset bulamadık. | Open Subtitles | لقد وجدنا أنابيب تربية وعينات دم ولكن لم نجد أي جثث |
| Diğerleri ise hareket edemesinler diye baş aşağı tüplere konulabiliyor, yavaşça ölmeleri için. | Open Subtitles | والبعض يوضع رأسه اولا في أنابيب لتقييد حركتهم وهم ينزفون حتى الموت ببطء. |
| Dışarıdaki hava kirliliği pahasına, kanalizasyon borularının döşenmesini, ishalin neden olduğu hastalıkların büyük oranda azalmasını sağladı. | TED | ومكنتهم من تمديد أنابيب الصرف الصحي، مما أدى إلى انخفاض كبير في أمراض الإسهال، على حساب بعض التلوث الهوائي في الخارج. |
| Havalandırma borularını, elektrik geçiş tünelleri, zemin katları görmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن اعرف مكان أنابيب الهواء الانفاق الكهربائيه الآجزاء السفلية |
| Buhar borularında 15 cm'lik demir cıvata kullanıldı." | Open Subtitles | المسمار الستة بوصات كان يستخدم ل أماكن تجمع أنابيب البخار |
| Bu personel koğuşlarının ana soğutma kanalı. | Open Subtitles | هذه أنابيب التهوية والتبريد الرئيسية من أجل ثكنات الأفراد |
| Bu plastik borudan bir düzine 10 cm'lik parçalara ve bir makara dikenli tele ihtiyacım olacak. | Open Subtitles | أيضاً سَأَحتاجُ دزينة بطول قدمين أنابيب المطاطِ هذه وبكرة السلك الحادِ |
| Fakat yüzlerce işadamları ve araştırmacılar daha uzun ve düzenli karbon nano tüpler geliştirmek ve uzun nano tüplerin büyük potansiyel güçlerini kullanmak için çalışıyorlar | Open Subtitles | لكن مئات المؤسسات و الباحثون يتسابقون لتطوير أنابيب النانو الكربونية بشكل أطول لتسخير إمكاناتها الضخمة |