Son olarak iki yıl önce büyük araba hırsızlığından tutuklanmış. | Open Subtitles | إعتقاله الأخير كان قبل سنتين فيسرقةالسيارات.. |
Ülkeyi demir yumrukla yönetirdi. Yetkisini sorgulamaya cüret eden herkes tutuklandı, işkence gördü, hapse atıldı ve hatta öldürüldü. | TED | لقد حكم البلاد بقبضه من حديد وأي شخص يتجرأ ويعترض على السلطة كان يتم إعتقاله ، تعذيبه سجنه ، أو حتى قتله |
Askeri inzibat tanığı tutuklamak için dışarıda bekliyor. | Open Subtitles | الشرطةُ العسكرية ينتظرون في الخارج من أجل إعتقاله. |
Tutuklanması ve yargılanması iç huzursuzluğa sebep olacaktır, ancak bu kaçınılmaz. | Open Subtitles | إعتقاله سيجعل الأمر الأبدي غير مريح ولكن هذا أمر ضروري |
Telefonda ne olduğunu öğrenene kadar onları tutuklayamayız. | Open Subtitles | حسنا، لا نستطيع إعتقاله إلى أن نعرف ما في ذلك الهاتف |
Tutuklandığından beri polis bazı kontroller yapmış. Amerikan polisiyle iletişime geçmişler. Tamamen rutin işler. | Open Subtitles | منذ إعتقاله, الشرطة قامت ببعض الفحص وتواصلوا مع الشرطة الأمريكية, أمر روتيني بحت. |
3 farklı Chuck E.Cheese'de tutuklanan birine nasıl hakaret edebilirsin ki? | Open Subtitles | كيف أن تُشهِّر بشخص تم إعتقاله في ثلاث حالات مُختلفة؟ |
Diğeri Tutuklanma kayıt numarasının gerektiğini söylüyordu. | Open Subtitles | أما الموقع الآخر فيذكر أننا نحتاج إلى رقم سجل إعتقاله. |
Mirko'nun 2 yıl önce tutuklanmadan hemen önce GPS'i sakladığını varsayıyoruz. | Open Subtitles | خبأ جهاز تحديد المواقع قبل إعتقاله قبل سنتين |
1979'da halkı kışkırtmadan tutuklanmış. | Open Subtitles | ولقد تم إعتقاله بتهمة الإغواء في عام 1979م. |
Dört yıl önce marihuana bulundurmaktan tutuklanmış. | Open Subtitles | حسناً، تمّ إعتقاله لحيازة الماريغوانا قبل أربع سنواتٍ. |
Meğer çocukken soygun suçuyla tutuklanmış. | Open Subtitles | إتضح أنه تم إعتقاله و هو فتى صغير بتهمه سرقة المتاجر. |
Tiliyum arıtma tesisindeki ustabaşı tutuklandı. | Open Subtitles | أيها الرئيس , كبير عمال مصفاة الوقود تم إعتقاله |
1980'da avarelik suçundan tutuklandı. Hapiste işkence gördüğünü iddia etti. | Open Subtitles | في 1980 تم إعتقاله لأن امريكا سحبت منه الجنسية وقد إدّعى بأنّه قد تم تعذيبه في السجن |
Yani iletişimdelerdi. Onu tutuklamak biraz abartılı olur. | Open Subtitles | إذن كانا على إتصال، إعتقاله يبدو أمراً مُبالغاً. |
Söylenenlere göre Doktorun Tutuklanması, Carroll'un suç ağının yıkılmasında ve bulunmasında büyük bir adım olabilir. | Open Subtitles | و يٌعتبر إعتقاله خطوة كبيرة للأمام في تفكيك شبكة كارول الإجرامية و قد تؤدي الى اعتقاله |
Onu bu hâldeyken tutuklayamayız. | Open Subtitles | لا يمكننا إعتقاله على هيئته هذه. |
Bu yüzden Tutuklandığından beri ziyaretine gitmedin. | Open Subtitles | ولهذا السببْ لم تزرهُ مطلقاً منذُ إعتقاله |
Diğer tutuklanan bir kara kuvvetleri çavuşuymuş. | Open Subtitles | الرجل الآخر الذي تم إعتقاله كان رقيباً في الجيش. |
Tutuklanma olmaması temiz olduğunu göstermez. | Open Subtitles | عدم إعتقاله لا يعني أن ليس لديه نشاط. |
tutuklanmadan önceki günlerde, o numara CBI'in içinden alti kez aranmis. | Open Subtitles | قبل أن يتم إعتقاله بأيّام، تمّ الإتّصال بهذا الرقم ستّ مرّات... من داخل المكتب. |
Eğer tekrar telefonunuzu kullanırsanız, indiğimiz zaman sizi tutuklatırız. | Open Subtitles | حسناً,إذا استخدم هاتفه المحمول مجدداً فسوف نقوم في إعتقاله عندما نهبط,إتفقنا |
Oğlumun beni, kendi düğününe davet etmediği ve tutuklandığı bir kabus gördüm. | Open Subtitles | كان عندي كوابيس عن إبني وهو لا يدعوني لحفل زفافة وبعد ذلك تم إعتقاله |
Ağabeyin üniversitede Tutuklandıktan sonra | Open Subtitles | أخوكِ قال بعد إعتقاله: "إرجعي للمنزل |
Tutuklanmasından kısa bir süre sonra Hodges avukatının yerine geçmiş bir kadın tarafından ziyaret edildi. | Open Subtitles | بعد إعتقاله بوقت قصير، زارت (هوجس) إمرأة إدعت أنها محاميته |