Her zaman hanımları etkilemek için futbol yaralarım olsun istemişimdir. | Open Subtitles | انا أردت دائما جروح من كرة القدم لإثارة إعجاب الفتيات |
İnsanları etkilemek için başlangıç dersleri alan usta bir çömlekçi. | Open Subtitles | ليثير إعجاب الناس. ولكن اذا كان يريد إثارة إعجاب الناس. |
Bu, arkadaşlarımızın hayran olacağı bir yetenek olmasa bile... | Open Subtitles | ومع انها لم تكن الموهبة التى تثير إعجاب أى من أصدقائنا |
Bu sahte gösteriye ve onun bana aşık olup İslam'ı seçmesiyle hiçbir alakam yok. | Open Subtitles | أو أنّي أتغاضى عن اعتناق أحدهم للإسلام بناءً على إعجاب بالثانويّة فقط |
Selfie çekiyorum dostum. İlk uzay gemisini vuran insanlar, 1000 beğeni alır. | Open Subtitles | يا صاح، أخذ صور شخصية الأول لاشخاص يصورون مركبة فضائية، 1000 إعجاب |
Fakat yaptıklarınıza büyük hayranlık duyan biriyim. | Open Subtitles | أنا لدى إعجاب شديد بما تقومون به يا رفاق على الرغم من ذلك |
Affedersin anne. Arkadaşlarımı etkilemeye çalışıyordum. Güçlü biri gibi davranmaya çalışıyordum. | Open Subtitles | آسف يا أمّي، كنت أحاول إثارة إعجاب أصدقائي وأن أتصرّف كرجل. |
Klişe olan şey bir erkeğin bir kızı etkilemek için okulu sevmesidir. | Open Subtitles | المُبتذل هو ان يحاول شاب نيل إعجاب فتاه عولاً على شيء مدرسيّ. |
Sinirli olduğumda ya da birini etkilemek istediğimde. | Open Subtitles | لا,فقط فى الأوقات التى أكون قلق فيها أو لأثير إعجاب فتاة |
Senin kendi düşüncen sadece bazı kızları etkilemek mi? Benim arkadaşımı utandırarak mı bunu yapacaksın? | Open Subtitles | و تفعل هذا فقط لإثارة إعجاب بعض الفتيات ؟ |
Martin, kadınları etkilemek için yaptığın numaraları anlat | Open Subtitles | مارتن، يُخبرُني البعض مِنْ الخُدَعِ تَستعملُ لإثارة إعجاب النِساءِ. |
Bu insanları etkilemek istiyorsan, odanın havasını değiştirmelisin. | Open Subtitles | الآن، إذا تُريدُ حقاً أَنْ تُثيرَ إعجاب هؤلاء الناسِ، أنت يَجِبُ أَنْ تُصبحُ أكثر بعض الشيء الجوّ في الغرفةِ. |
Babam beni sadece iş ortaklarını etkilemek için kullanır. | Open Subtitles | أبي يَستعملُني فقط لإثارة إعجاب شركائِه. |
Bu, arkadaşlarımızın hayran olacağı bir yetenek olmasa bile... | Open Subtitles | ومع انها لم تكن الموهبة التى تثير إعجاب أى من أصدقائنا |
Ne derece takıntılı bir temizlik manyağı olduğunu bilselerdi eminim sana böyle deli gibi hayran olmazlardı. | Open Subtitles | لو علِموا مدى سُرعة غضبك، لما نظروا إليك بهكذا إعجاب |
Hayır, hayır. 10. sınıfta, Travolta'ya aşık olmuştum. | Open Subtitles | في الأول الثانوي كان لدي إعجاب كبير في جون ترافولتا |
O daha 9 yaşında aşık bir kız, | Open Subtitles | هل تمازحيني؟ انها فتاة عمرها 9 سنوات و لديها إعجاب |
Ama buna rağmen resimlerinden biri 102 beğeni aldı. | Open Subtitles | لكن على الجانب المشرق، حصلت على 102 إعجاب على إحدى صورها |
Diğer yandan, ona karşı garip bir hayranlık duyuyordum. | Open Subtitles | من الناحية الأخرى , l كان عنده نوع من إعجاب شاذّ له. |
Bugün test edildiğini biliyorum. Umarım kimseyi etkilemeye çalışmıyorsundur. | Open Subtitles | أعرف أنك تخضعين للاختبار اليوم و آمل ألاّ تكوني تثيرين إعجاب أحدهم |
- Asistanı Mitchell'dan çok hoşlanıyor. | Open Subtitles | هذا خطأي -مساعد "ميتشل" لديه إعجاب كبير تجاهه |
Diğerlerinin içindeki aşkı azdırabilen kimya nedir ? | Open Subtitles | ما هى الكيمياء ؟ لكن المقدره فى ان تجذب إعجاب الآخرين |
Moralini düzeltecekse şuradaki sana fena abayı yakmış. | Open Subtitles | إن كان يشعرك بأي تحسن، تلك لديها إعجاب كبير بك. |
Dedi ki yalnız bir aptal.. ..takdir için hayatını verir. | Open Subtitles | قالت إن الأحمق فحسب من يقدم حياته ليكسب إعجاب جثة |
Efendimizin gözüne girmiş ve ona hizmet etmek için seçilmişsin. | Open Subtitles | لقد نلتِ إعجاب مولانا وستعملين على خدمته |
Bu... bunlar sadece buluşmalar... ve flörtler ve hoşlanma ve öpüşmelerle ilgili. | Open Subtitles | جميعها عبارة عن مواعدة و غزل و إعجاب و مضاجعة |
Başkan, Kosova'da yaptıklarınızdan oldukça etkilendi. | Open Subtitles | لقد آثرت إعجاب الرئيسة "بما قومتوا به في "كوسوفو |