Ve Noeldeyiz ve inkar edilemez bir yaramaz tarafım var. | Open Subtitles | إنّه عيد الميلاد ولديّ جانب خبيث لن أتمكّن من إنكاره |
Ama son iki aydır ortaya çıkan şablonu inkar edemeyiz. | Open Subtitles | لكن هذا النمط للهجمات في آخر شهرين لا يمكن إنكاره |
Daha fazla inkar edemeyeceğin bir şey varsa, o da o binada bulunmuş olduğundur. | Open Subtitles | ما لن تكون قادراً على إنكاره أو ليس لفترة طويلة على أية حال وجودك بإستمرار فى ذلك المكان |
Ama biz en sonunda, bize bunları sıradışı bir şekilde gösteren, bunları inkâr edilemez yapan global sistemi, interneti yarattık. | TED | ولكن في النهاية بنينا هذا النظام، هذا النظام العالمي، الإنترنت، الذي قدمهم إلينا بالفعل بطريقة رائعة، بشكل لا يمكن إنكاره. |
Sana yapılmış olan yanlış asla yadsınamaz ama, senden tek istediğim, yapacağın şey, acaba senin vicdanına ve adalet anlayışına | Open Subtitles | وهو ليس خطأ عدوك الذي لا يمكن إنكاره أنا فقط أطلب منك أن تفحص أن ما أنت على وشك أن تفعله متوافقاً مع العدالة |
Hayır artık benden bile daha kuvvetli olan diğer duyguyu inkar edemem baba. | Open Subtitles | لا .. لا يمكنني الأكثر الذي يمكني إنكاره أية قوة بداخلي أبي |
Anlayacağınız, Boltzman ölmeden bir yıl önce, genç bir bilim adamı, atomun gerçekliğini inkar edilemez, su götürmez bir şekilde açıkça gösteren bir tez yayınladı. | Open Subtitles | انظر قبل أن يموت بسنة عالم شاب كان قد نشر بحثاً يعلن حقيقة وجود الذرة بشكل لا يمكن إنكاره و لا يقبل الجدل |
Çünkü bir Prens'in kollarında inkar edemeyeceğim aşkı buldum | Open Subtitles | لأننى بين ذراعى الأمير وجدت الحب الذى لايمكن إنكاره |
Ona sordum ve inkar etmeye çalıştı. Oldukça garip hareket ediyordu. | Open Subtitles | سألتها حول ذلك، وحاولت إنكاره فقد كانت تتصرف بغرابةٍ جداً |
Çok kolay anlaşılıyor, inkar etmeyi bırak artık. | Open Subtitles | الأمر بوضوح الشمس، توقّف عن إنكاره إذاًَ. |
Basmakalıp olacak biliyorum ama söz konusu Brooke olunca inkar edilemezdi. | Open Subtitles | هذا هو مفهوم كليشيه، ولكن في حالة بروك كان لا يمكن إنكاره. |
Gerçek esin kaynağı Pecos'un bu tarafının en lezzetli atıştırmalıklarını yaptığı gibi inkar edilemeyecek kadar hoş ezgileri çalma yeteneği de vardı. | Open Subtitles | الإلهام الحقيقي كان يقوم بإعداد أشهى الوجبات الخفيفة وكان لديه موهبة في الصفير وكان نغماته جذابة بشكل لا يمكن إنكاره |
Programın başarısı inkar edilemezdi ama iki büyük pazarda yer almıyorduk New York ve Los Angeles. | Open Subtitles | نجاح البرنامج لا يمكن إنكاره عدا اننا لا نغطّي فئتيّن رئيسيتين نيويورك و لوس أنجلوس |
Ama beni yasadışı faaliyetle suçlamak... Anayasa konusunda sizden daha fazla yetkili olduğum inkar edemeyeceğiniz tek şeydir Sayın Başkan. | Open Subtitles | هناك أمر لا يمكنك إنكاره أنا أفهم بالدستور أكثر منك يا سيدي الرئيس |
Şimdi bunu inkar edebilir, bundan kaçmaya çalışabilirsin ama bu kötülük her zaman kazanacaktır. | Open Subtitles | الآن, بإمكانك إنكاره و بإمكانك الهروب منه كما تريد .. لكن ذلك الشر سيفوز دائمًا |
Ve dünya inkar edilemeyecek şekilde çok daha iyi bir yer olacak. | Open Subtitles | والعالم سيصبح مكانا أفضل بشكل لا يمكن إنكاره |
Sadece bir gözlem. Çok başarılı inkar ediyor. | Open Subtitles | إنها مُجرد قراءة وحسب ، لكن يبدو إنكاره حقيقي |
Her şeyin inkâr edebilecek şekilde yapıldığının farkında değil misin? | Open Subtitles | لن أتحمل ذلك تعلم أن الأمر مرتب لنتمكن من إنكاره كلياً |
Aramızdaki inkâr edilemez kimyayı. | Open Subtitles | الإنجذاب المتبادل بيننا و الذى لا يمكن إنكاره |
Gerçek, saklanabilecek ya da inkâr edilebilecek bir şey değildir. | Open Subtitles | كانت الحقيقة شيء لا يمكن إنكاره أو إخفاؤه. |
Çünkü Vera Elçiler yadsınamaz bir sebepten dolayı başarısızlığa uğruyor. | Open Subtitles | لأنه يا (فيرا)، الرُسل يفشلون لسبب واحد لا يُمكن إنكاره |
Sadece kadın olduğu için söylemiyorum, ki kuşkusuz öyle Jodi hiçbir kadın veya erkeğin düşünemediği bir şekilde endüstriyel atıklarla sanat yapabilen biri. | Open Subtitles | ليس أنها امرأة وهو أمر يصعب إنكاره " جودي " صنعت الفن بأدوات مصنعة |