Bu Sadece neden araştırma tabanlı merakın desteğine ihtiyacımız olduğunun bir örneği. | TED | إنه فقط مثال على لماذا نحتاج أن ندعم البحوث المبنية على الفضول. |
Jerry, bu Sadece Saturn'ün etkisinin kötü olduğu anlamına geliyor. | Open Subtitles | جيري، إنه فقط يعني زحل سيئ التأثير إنه فقط خاص |
Yapma. O deli değil. Sadece senin bedenin için yanıp tutuşuyor. | Open Subtitles | بحقك , إنه ليس مجنوناً . إنه فقط يشتاق إلى جسمك |
Sadece benimle gelmek istedi. Rocky, seninle dışarda konuşalım mı? | Open Subtitles | إنه فقط أراد أن يمر،هل تمانع لو تحدثت معك بالخارج؟ |
Muhtemelen Sadece etrafında dönüyor. Yapacak fazla bir şeyi yok. | Open Subtitles | إنه فقط يستعمل القوة والتهديد ليس لديه شيء آخر يفعله |
- Hayır, Sadece... Neler yaşadığını biliyorum çünkü ben de o yollardan geçtim. | Open Subtitles | كلا , إنه فقط , أعرف ما الذي تمر به لأنني كنت هناك |
Yani, herhalde hepimizin istediği gibi Sadece biraz kafasını boşaltmak istiyordur. | Open Subtitles | إنه فقط على الأرجح أنه يحتاج لفترة راحة من كل شيء, |
- Sadece aklına girmek düşündüğümden daha fazla güç gerektiriyor. | Open Subtitles | إنه فقط يأخذ سحراً أكثر مما اعتقدت للدخول إلى عقلها |
Bu "O dağa tırmanamaz. O Sadece bir insan" demeye benziyor. | Open Subtitles | ذلك مثل القول إنه لا يستطيع تسلق الجبل إنه فقط رجل |
Sadece aşkı hep yanlış yerlerde aradığını fark eden bir adamla ilgili. | Open Subtitles | إنه فقط شخص , أدرك أنه يبحث عن الحب في الأماكن الخاطئة |
Bu Sadece hepimizin ölmesine neden olacak asil bir duygu. | Open Subtitles | إنه فقط ذلك النوعِ مِنْ الشعورِ النبيلِ الذي سَيَقتلنا جميعاً |
Evim gerçekten çok güzel güneş alıyor. Ben de Sadece güneşleniyorum. | Open Subtitles | أوه , إنه فقط مشمس في منزلي لذلك فأنا فقط أستلقي |
O Sadece bir piyon, dostum. Ben tepedeki adamın peşindeyim. | Open Subtitles | إنه فقط الوسيط, يارجل لكنني أريد الرجل الذي في القمة |
Sadece ikimizin, hayatlarımızı birleştirmek için almış olduğumuz bir karar. | Open Subtitles | إنه فقط عباره عن بالغان قررا أن يمضيا حياتهما معاً |
Bak, Maddy, tatlım, dinle, o Sadece seni korumaya çalışıyordu. | Open Subtitles | انظري يا جميلة، يا حلوة، اسمعي إنه فقط يهتم بك |
Duyduğum ses değildi. Ses falan hiç olmadı, Sadece senin deliliğin var. | Open Subtitles | ولكن ليس هناك ضوضاء ولم تكن أبداً إنه فقط جنونك , إنه |
"Ben daha çok-" Bu ne be? Eski bir aşk mektubu Sadece. | Open Subtitles | إنه فقط خطاب حب قديم، لا يعني شيئ ولكن إنظر الى هذا |
Bu adam Sadece kilisesindeki onu yemeğe çıkarmak isteyen yalnız bir dul. | Open Subtitles | إنه فقط مجرد أرمل وحيد من الكنيسة و الذي يريد أخذها للعشاء |
Hiç gitmedim ama gitmiş olsaydım ki gittiğimi söylemiyorum Sadece güvenlik görevlilerinin çok profesyonel LAPD memurları olduğu için giderdim. | Open Subtitles | كلا ، لايعني هذا أنني ذهبت لكن إن فعلت و انا لا أقول بأنني فعلت إنه فقط لكون رجال الأمن |
Bu Yalnızca yapmamız gereken bir şey. İlla hoşlanman gerekmiyor. | Open Subtitles | إنه فقط شيء نفعله لا يعنى أنه عليك ان تحبه |
-Değil işte. -Neden seni aptal herif? | Open Subtitles | إنه فقط ليس ممكنا لماذا ليس ممكنا ايها الوغد الغبي ؟ |