Sen onlara inancını verdin ve onlara hayatın pahasına güvenmelisin. | Open Subtitles | لقد منحتهم إيمانك ومن المفروض عليك أن تأتمنهم على حياتك. |
Ve inancını ilan ettiğin zaman seni vaftiz ediyorum, kız kardeşim Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına. | Open Subtitles | على إعلان إيمانك أنا أعمدك، أختي، بإسم الآب و الإبن. |
Aşka olan inancın reddedilme korkunu alt edecek kadar güçlü değilmiş. | Open Subtitles | لمْ يكن إيمانك بالحبّ قويّاً كفاية للتغلّب على الخوف مِن الرفض |
Ama şunu bil ki: ne inancın ne şüphen inandırıcı değil. | Open Subtitles | ولكن إجعلنى أخبِرك بشىء, إيمانك وشكوكك غير مقنعة على الإطلاق. |
Tüm inanç sisteminiz buna sahip olan birine dayanmıyor mu? | Open Subtitles | ألا يعتمد إيمانك بأكمله على شخص واحد يمكنه فعل ذلك؟ |
Denizde üç ay ya inancınızı alıp götürür, ya da onu demir gibi sağlam yapar. | Open Subtitles | ، ثلاث شهور في البحر أما أن يسلب إيمانك أو يقويه كالحديد |
Ne de olsa insan inancının kuvvetini test etmeden bilemez. | Open Subtitles | و على أية حال، لا يمكنك معرفة مدى قوة إيمانك مالم تختبره |
Benim yüzümden dostluğa inancını kaybetmiş olmandan korkuyorum. | Open Subtitles | خشيت أن تكون قد فقدت إيمانك بالصداقة بسببي |
Bu iş için bana destek olacak mısın yoksa bana olan inancını tamamıyla yitirdin mi? | Open Subtitles | هل سأستمر في أخذ بركاتك في هذا أو فقدت إيمانك بي بالكامل ؟ |
Senin ona olan körü körüne inancını anlayamıyorum. | Open Subtitles | أنا لا أستطيع فهم إيمانك القوي في هذا الرجل |
İnancını uyuşturucular yüzünden değil, adam yüzünden kaybettin. | Open Subtitles | فقدتِ إيمانك بسبب ذلك الرجل؟ وليس بسبب المخدرات |
ve Clark, senin en muhteşem gücün insanlara olan sarsılmaz inancın. | Open Subtitles | وأنت ياكلارك إحدى قواك الكبرى إيمانك الشديد بالناس |
İnsanlara olan inancın, senin tek güç kaynağın değil. | Open Subtitles | إيمانك في البشر ليس الشيء الوحيد الذي يمنحك القوّة |
Tanrı'ya olan inancın konusunda değil, insanlara olan inancın konusunda endişe ediyorum. | Open Subtitles | إيمانك بالرّب ليس ما أخشاه، لكن أخشى على ثقتك في رجل |
Ve bir kez o döner, yine bize yol gösterecek ve sarsılmaz inanç için ödüllendirecektir. | Open Subtitles | و عندما يعود سيقودنا مجدداً و سنكافئك على إيمانك العميق |
Kardeşiniz böyle diyeceğinizi söylemişti. Ben de inancınızı tazelemek için buradayım. | Open Subtitles | قال أخيك بأنّك ستقل ذلك هذا سبب وجودي، لإستعادة إيمانك. |
Yeteneğime samimi inancının anlamı oldukça önemli. | Open Subtitles | إيمانك الشديد بهبتي يُعني لي الكثير المرأة التي تحبها، التي تعمل معها المخيفة ذو الشعر الأسود |
Eğer tek inancınız bilimse Doktor, huzura kavuşacak olan siz olabilirsiniz. | Open Subtitles | لو أن إيمانك الوحيد هو العلم دكتور قد تكون أنت من سيدفن |
İnandığın bir şey için artık çok geç olduğunda nasıl devam edebilirsin? | Open Subtitles | إلى أي مدى يمكنك الاستمرار في أمر ما بعد النقطة التي يتوقف إيمانك به فيها؟ |
Bana Tanrı'ya olan inancına sarılıp bugünü atlatacağını söyleyebilirsin ama karşıya geçme zamanı geldiğinde her iki tarafa da bakmak zorundasın. | Open Subtitles | لأنه يمكنك إخباري أنكِ تعتمدين على إيمانك بالله لتجتازي اليوم لكن عندما يصل لعبور الطريق أعرف أنكِ تنتبهين للسيارات |
Yükselmek hakkında yazdıklarından ve mutlu sonlara inancından çok etkilendim. | Open Subtitles | '' تأثّرتُ بقراءتك '' المضيّ قدماً و إيمانك بالنهايات السعيدة |
İçinde tohum kadar iman olsun, dağları bile yerinden oynatırsın! | Open Subtitles | ضع إيمانك في حبة الخردل وسوف تقدر على تحريك جبل! |
Ve benim için senin imanın belirsiz ve nevrotikti. | Open Subtitles | ومن وجهة نظري إيمانك يبدو غامضاً ومثيراً |
Hadi evlat. Bazen senin güvenin bana ihtiyacım olan bütün gücü verir. | Open Subtitles | هيا يا بني، أحياناً إيمانك هو كل ما يلزمني للمواصلة |
Tanrı'ya inanmıyorsun ama adamın birine inanıyorsun. | Open Subtitles | لا تؤمنين بالله لكن مستعدة لوضع إيمانك التام برجل؟ |
İnançsızlığın seni acımasız yapmış. | Open Subtitles | أنتَ بغاية الشراسة حتى بعدم إيمانك |
Ve ben sana teşekkür etmek istiyorum, efendim sonunda bana hak ettiğim inancı verdiğiniz için. | Open Subtitles | وأريد أن أشكرك سيدي على الإعتراف أخيراً , حيث إيمانك مستحق |