Görünüşe göre varlıklarını PowerPoint slaytları ile kanıtlamaya çalışan bir avuç kodamanmış. | Open Subtitles | اتّضح أنّهم مجموعة أشخاص فحسب يشعرون أنّهم بحاجة تبرير وجودهم بعرض شرائح |
Çöpçatan servisi aradı, Görünüşe göre videom bir çeşit rekor kırmış. | Open Subtitles | لقد اتصل اليوم محل، خدمة المواعدة و اتّضح أن شريطي |
Ve ortaya çıktı ki tek bakabileceği hayvan bir yılanmış. | Open Subtitles | ذهبنا إلى ملجأ، لكن اتّضح أنّها مؤهّلةٌ فقط للاعتناء بأفعى. |
Avrupa'da evli olmanın altı farklı yolu olduğu ortaya çıktı. | TED | اتّضح أنّ هناك 6 طرق مختلفة للزّواج في أوروبا. |
Anlaşılan bir hava yatağını su ile doldurunca, su yatağı olmuyormuş. | Open Subtitles | اتّضح أنّ تعبئة المياه في المفارش الهوائيّة لا تحوّلها إلى مائيّة. |
Hayır, sana emanet ediyorum. Meğer bu adammış benim hedefim. | Open Subtitles | كلّا، إنّما أتيتُ لأثني عليكَ، ولقد اتّضح أنّه كان هدفي. |
Görünen o ki o binadaki başka bir laboratuardan bir şey çalınmış. | Open Subtitles | اتّضح أنّ هناك شيء آخر سُرق من مُختبر آخر في ذلك المبنى. |
Bana yardım etmek istediğini sanmıştım ama Meğerse tamamen aklını kaçırmış. | Open Subtitles | ظننت بإنّها تحاول التواصل معي ولكن اتّضح بأنّها قد فقدت عقلها |
Görünüşe göre büyü olmadan da insanların ne hissettiğini anlayabilme gücüne sahibim. | Open Subtitles | اتّضح بأنني أمتلك قدرة فهم مشاعر الناس حتى بدون مساعدة سحرية |
Görünüşe bakılırsa füzelerimizin çoğunu astroidin sadece yarısı için kullanmışız. | Open Subtitles | اتّضح أننا استخدمنا معظم قذائفنا على نصف كويكب |
Görünüşe göre kurbanımız, ölümünden 4 gün önce banka hesabına 10 bin dolar yatırmış. | Open Subtitles | اتّضح أنّ ضحيّتنا أودع 10 آلاف دولار لحسابه المصرفي قبل أربعة أيّام من قتله. |
Medina'nın bankasında neler buldunuz? Görünüşe göre hem yatırma hem de çekme nakit olarak yapılmış. | Open Subtitles | حسناً، اتّضح أنّ الإيداع والسحب تمّ تقديمها نقداً، |
Vücudun diğer pek çok bölgesinde de hassas kimyasal sensörler olarak görev yaptıkları ortaya çıktı. | TED | اتّضح أنها تقوم أيضًا بدور مستشعرات كيميائية حساسة في الكثير من أجزاء الجسم الأخرى. |
ortaya çıktı ki bir adamın boktan sandviçi başka bir adamın creme brulee'siymiş. | Open Subtitles | اتّضح أنّ الشطيرة المزرية بالنسبة إلى رجل هي ألذّ تحلية بنظر آخر |
Plastik fabrikasının, modern deniz korsanlarının paravanı olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | اتّضح أنّ مصنع البلاستيك كان واجهة لقراصنة بحر حقيقيّين |
Anne ve babanın ikisinde de çok büyük iç yaralanmalar olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | كانا يتحدّثانِ ويضحكانِ في غرفةِ الطوارئ ثمّ اتّضح أنّ الوالدين كلاهما يعانيانِ من إصاباتٍ داخليّةٍ خطيرة |
Anlaşılan o ki, yoksullukta yaşamanın etkileri 14 IQ puanı kaybetmeye eş değer. | TED | وقد اتّضح أنّ آثار المعيشة في الفقر يقابلها فقدان 14 نقطة في اختبار الذكاء. |
Anlaşılan, gizli servis, onlar iş başındayken yabancı liderleri öldürmeye çalışanlara pek nazik davranmıyormuş. | Open Subtitles | نعم ، حسناً ، اتّضح أن الخدمة السرية لم تأخذ كرم الناس في محاولة اغتيال قادة أجانب أمام أعينهم |
Onun kirli bir narkotik dedektifi olduğunu düşünüyorduk. Meğer aynı zamanda bir psikopatmış. | Open Subtitles | كنّا نظنّ أنّه مُجرّد مُحقق قذر بمُكافحة المُخدّرات، لكن اتّضح أنّه مُختلّ عقلياً أيضاً. |
Meğer alt klasmanlara hiç benzemiyormuş. | Open Subtitles | اتّضح أنّها ليست كمثيلاتها في المسابقات الأدنى. |
Görünen o ki o binadaki bir laboratuardan çalınan başka bir şey var. | Open Subtitles | اتّضح أنّ هُناك شيء آخر قد سُرق من مُختبر آخر في ذلك المبنى. |
Bir baktık ki kullanılmış Meğerse. Bebek kıçı gibi aşınmıştı. | Open Subtitles | اتّضح أنّها كانت مستعملة وملساء كملوسة ردف طفل |
sonradan değerli olduğunu öğrendimiz birşeyi sen... onlara satmış olsaydın nasıl hissederdin? | Open Subtitles | حسنٌ، كيف ستشعر لو بعناهم شيئا اتّضح فيما بعد أنّه ذو قيمة؟ |
Aslında iyi ki de söylemişim. anlaşıldı ki "3 numaralı en uygun bekar hanım" benimle tanışmaya pek hevesliymiş. | Open Subtitles | اتّضح أنّ العازبة المُؤهلة رقم ثلاثة، مُهتمّة جداً في مُقابلتي. |