Bugün sizlerle işbirliğine dayalı tüketim hakkında konuşacağım. | TED | اليوم سوف أتحدث حول زيادة نسب الاستهلاك التعاوني. |
Ve işler tüketim aşamasında eğlenceli olmaya başlıyor. | TED | ولكن بدأت المتعه الحقيقيه عند الاستهلاك |
Toplam tüketim İspanya'nın tüketimi kadar. | TED | الاستهلاك الكلي يعادل ذلك الاستهلاك في إسبانيا |
Toplam enerji tüketimi, kalkışta yaklaşık 25 watt ve uçuşta 16 ile 18 watt arasında. | TED | وبالتالي فإن الاستهلاك الكلي للطاقة حوالي 25 واط في الاقلاع ومن 16 إلى 18 واط في الطيران. |
Ekonomik sistemimiz tüketici kapitalizmidir, bu yüzden tabii ki, şirketler gibi hükümetin de çok yüksek düzeyde tüketime ihtiyacı vardır, bu nedenle çoğu insan bir yere kadar bu durumu kabul etmektedir. | Open Subtitles | نظامنا الاقتصادي هو الرأسمالية الاستهلاكية، وهكذا يجب على الحكومة أن يكون الاستهلاك عند مستويات مرتفعة للغاية، |
tüketim kalıplarından bunu görebilmek kolaydı. | TED | وهو موثق بشكل جيد. من السهل مشاهدة نمط الاستهلاك الذي لديهم. |
Şunu öğrenmiştim: ekonomistler herşeyi elle tutulabilir üretim ve tüketim birimleri şeklinde ölçüyorlardı. Sanki bu elle tutulabilir birimler birbirlerine eşitmiş gibi. | TED | و تعلمت ان الاقتصادي يقيس كل شيئ بوحدات ملموسة للانتاج و الاستهلاك وكأن تلك الوحدات الملموسة متطابقة تماما |
Bu arpa tanesini her budala yiyebilir... ama yüce Tanrı onun için daha ulvi bir tüketim biçimini öngörmüş. | Open Subtitles | هذه الحبوب التي ياكلها اي احمق و لكن ايه واحده قصد الرب ان تكون اكثر قدسيه في الاستهلاك |
Sakıncası yoksa tüketim kültürüyle ilgili birkaç sorumuza cevap verir misiniz? | Open Subtitles | هل سيكون نوع الإجابة قفزة بلغت ذروتها أسئلة حول ثقافة الاستهلاك ؟ |
Şişman kadın tüketim yüzünden ölmek üzere. | Open Subtitles | لقد كادت المرأة السمينه أن تموت من الاستهلاك |
Peki tüm bunlara rağmen, nasıl oluyor da tüketim talep eden ve "ne kadar çok, o kadar iyi" mesajını veren sistemimiz yeterlilik ya da "tasarruf" sağlayabiliyor? | Open Subtitles | و الفعالية و بالتقليل من الهدر؟ إذاً كيف لنظامنا الذي يطلب الاستهلاك و يطالب دوماً بالمزيد، كيف سيحافظ على الفاعلية |
75 sene önce Amerika ve gelişmiş ülkelerdeki kişi başına yapılan tüketim bugünkü miktarın yarısı kadardı. | Open Subtitles | و اللازم لإستمرار نظام السوق. خلال الـ 75 عام الماضية، معدل الاستهلاك في أمريكا و أغلب دول العالم الأول، كان نصف |
Noel öncesinde tüketim artar, böylece yıl sonuna kadar idare ederiz. | Open Subtitles | الاستهلاك يرتفع قبل الكريسميس وسنكون بحال جيّدة عند نهاية السنة |
Bu çılgın tüketim dağlar kadar israfa neden oluyor. | Open Subtitles | الاستهلاك الهائل يخلق جبالا ً مِن الفضلات |
Aşırı nüfus aşırı tüketim demektir. | Open Subtitles | الزيادة السكانية تؤدي إلى الاستهلاك المفرط. |
Şimdi bahsettiniz de, bu seviyede bir tüketim sağlığınız için çok zararlı. | Open Subtitles | بما أنك ذكرت ذلك هذا المستوى من الاستهلاك ضار للغاية بصحتك |
Onun sorunları nasıl çözülür, hepimizin sorunları vardır, hayati sorunlarınızın çözümü tüketim yoluyla mümkündür. | Open Subtitles | كيفية حل مشاكل حياته، كل لديهم مشاكل في حياتنا، كيفية حل مشاكل حياتك من خلال الاستهلاك. |
Ortalama bir Amerikalı ortalama bir Afrikalıdan 43 kat daha fazla tüketiyorsa, tüketimi de bir mesele olarak görmemiz lazım. | TED | لذا عندما يستهلك الأمريكي العادي 43 مرة أكثر مما يستهلكه الأفريقي العادي، لابد لنا أن نفكر في الاستهلاك كقضية. |
Endüstriyel makineler daimi tüketime bağlıyken neden kendi kendimize yetmeyi öğrenelim ki? | Open Subtitles | لماذا نعتمد على أنفسنا في وجود الالات الصناعيه اللتي تعتمد على الاستهلاك المستمر ؟ |
1940'lara kadar piyasa araştırması, tüketimin izlenmesi için genellikle satış rakamları ve müşteri anketlerinin kullanıldığı niceliksel bir araştırmaydı. | TED | حتى عام 1940، كانت بحوث السوق كمِّية غالبًا باستخدام أشياء مثل أرقام المبيعات واستطلاعات العملاء لتتبع الاستهلاك. |
Jinny, verem olmuş gibi görünüyorsun. | Open Subtitles | جيني ، يلوح من مظهرك أنك تعانين من الاستهلاك |