Yani, bir kaç popüler çocuğun katılmasını sağlarsan, Diğerleri de takip eder. | Open Subtitles | إن أستطعت أن تقنع بعضاً من الطلاب المشهورين بالإنظام ، سيتبعهم البقية |
Erkek arkadaşları ile çocuk yapmalarını sağlamak için topluluktaki Diğerleri üzerinde sihir kullandı. | Open Subtitles | لقد إستخدمَ السحرَ على البقية في الدائرة ليتأكد من أنهن سيحملن من أصدقائهن |
Aralarından geçiver ve yürümeye devam et. Gerisini bana bırak. | Open Subtitles | قومى بالحرث فقط من خلالهم استمرى و اتركى البقية لى |
İşe yaradı. O ikisi diğerlerini toplayıp arabayı takip edecek. | Open Subtitles | نجح الأمر هذان سيجمعان البقية ويطاردون الحافلة |
Şimdilik bu parayı alın, geri kalanını daha sonra yallayacağım. | Open Subtitles | خُذ هذا المبلغ من المهر أولاً، وسأرسل لك البقية لاحقاً |
Daha sonra meydana gelen içe doğru patlama... geri kalanı halletmiştir. | Open Subtitles | لابد أن قوة الانفجار الداخلي الناتج عن السقوط قام دمر البقية |
Hiç acelesi yoktur. Fakat takımdaki diğer tüm taşlar onun k. çını kollarlar. | Open Subtitles | غير أنه لا يستطيع فعلاً حماية نفسه لذا يقوم البقية بتأمين الحماية له |
Winston Churchill bir zamanlar, "Demokrasi, geriye kalanlar hariç en kötü yönetim şeklidir." | TED | وينستون تشرتشل قال مرة أن الديموقراطية هي نظام مريع باستثناء البقية. |
Tek pul kaldı. kalanları satıp işleri başlatmak için kullandım. | Open Subtitles | بقي طابع بريدي واحد وبعت البقية واستخدمت المال لتسيير الأمور |
Yanımda 6 emanetçi vardı ve Diğerleri de yukarıda çarşaf değiştiriyordu. | Open Subtitles | كان بصحبتي 6 أمناء معي و البقية كانوا في الطابق العلوي |
Ama bir çeten varsa Diğerleri için kendini feda edemezsin. | Open Subtitles | ولكن عندما تكون ضمن فريقًا، لن تتلقى ضربة عن البقية. |
Max Weber'in potansiyel güç tanımı; Bir kişinin isteğini, Diğerleri karşı olmasına rağmen uygulayabilme olasılığı" açısından bu çok fazlaydı. | TED | وهذا كثير جداً فيما يتعلق بفكرة ماكس فيبر للسلطة المحتملة، وهي إمكانية فرض إرادة شخص رغم اعتراض البقية. |
Şimdi dışarıya transfer yap, Gerisini ben hallederim, tamam mı? | Open Subtitles | الآن أعداد النقل إلى المظهر الخارجي وأنا سأتولى البقية, حسناً؟ |
Onu şimdilik birkaç yıl hapse atalım. Gerisini sonra düşünürüz. | Open Subtitles | لنزج به في السجن لبضعة سنين حتى نكتشف البقية لاحقاً |
Bu davranış çok açıkça kapitalizmin bir yan ürünü... ve bu suç, yegane amacı diğerlerini de zehirlemek olan çok küçük bir grup tarafından işleniyor. | Open Subtitles | يعتبر هذا السلوك بشكل واضح نتيجة ثانوية للرأسمالية ويرتكب مِن قِبل مجموعة صغيرة هدفها الوحيد هو أن تفسد البقية |
kalanını yarın getiririm, ...ve ücreti de yarın alırım, tamam mı? | Open Subtitles | سأحضر لك البقية غداً و أنت ستسلمني المال ، صحيح ؟ |
Yeterince insan öldüğünde, geri kalanı kaderlerine isyan edip onu indirecek. | Open Subtitles | وعندما يموت عدد كاف منهم ستثور البقية بسبب الحزن وستطيح به |
Sen bu yarısını al, ben de diğer yarısını alacağım. | Open Subtitles | انت ستأخذ منتصف الغرفة وانا ساخذ البقية , سنتيمتر واحد |
Tamam. kalanlar bunları saklayabilir, eğer çok sıkıcı birşey söylersem o zaman onlarla bana ateş edebilirsiniz. | TED | حسنا، البقية ممن لم يقذفوها يمكنهم أن يحتفظوا بها لوقت إخر أي عندما أقول شيئا مملا، عندها يمكنكم أن تقذفوها علي. |
Sadece en iyiyi belirlemeye odaklanamayız; geri kalanları da hareket ettirmeliyiz. | TED | لا يمكننا أن نكتفي بالتركيز على معرفة من الأفضل; لا بد لنا أن نعمل على تحريك البقية. |
Merkez taşı yerine oturan tek taş. diğerlerinin hepsi etrafında hareket ediyor olmalı. | Open Subtitles | الحجر الأوسط هو الوحيد الذي يقفل في موضعه، أما البقية فإنهم يدورون حوله |
herkes onu tuhaf bulurdu. Ben onun ilginç olduğunu düşünürdüm. | Open Subtitles | كل البقية ظنوا انه غريب لكني فقط ظننت انه مناسب |
Ve çünkü, bazı gruplar, diğerlerinden üç kat fazla pirinç tüketiyor. | Open Subtitles | وبسبب أن هناك مجموعات معينة تستهلك ثلاثة أضعاف الرز عن البقية |
kalan yaklaşık 500.000 insan ise savaş bölgesi dışındaki alanlarda öldürülüyor. | TED | البقية تقريبا 500000 شخصا يموتون خارج مناطق الحرب. |
Ama gemiye siparişin yarısı ulaşmış. - gerisi Pulau Tekong'a gidiyor. | Open Subtitles | فقط النصف الذي وصل إلى السفينة البقية في طريقها الى بولاو |
Bunların hepsi neden ilk doğanların CEO olma ihtimalinin, senatör olma ihtimalinin, astronot olma ihtimalinin ve diğer kardeşlerinden çok kazanma ihtimalinin fazla olduğunu açıklar. | TED | وهذا يفسر لمَ يمسك الابناء البكر غالبا منصاب كمدراء تنفيذيون، أو كحكام، أو كرواد فضاء، ويجنون مالا أكثر من البقية. |