Tanımları falan okuduk ama orada olmak nasıl bir şey? | Open Subtitles | اقصد ، لقد استمعنا لاوصاف، لكن ماذا عن التواجد هنا؟ |
Evet, etrafta insanlar var ve sonrasında da insanlarla olmak var. | Open Subtitles | أجل، لكن هناك فرق لكونك حول الناس من التواجد مع الناس |
Gerçekten benimle olmak istiyorsa, o zaman kendi rızasıyla gelecektir. | Open Subtitles | إذا كانت تريد حقاً التواجد معي، عندئدٍ سوف تعود بنفسها. |
Eminim ki hepsi, ailelerinin yanında olmayı istiyordur. Benim gibi. | Open Subtitles | متأكّد من أنّهم يفضّلون التواجد في منازلهم مع عائلاتهم مثلي |
Ve orada olman gerektiğini söylediğim için bana da kızgın olmalısın. | Open Subtitles | ولا بد أنك غاضب مني لأني قلتُ إن عليك التواجد هناك |
Yarın işte olmam gerek, bu günler bizim için çok hassas. | Open Subtitles | يجب علي التواجد في العمل غدآ هذه من الأوقات الأكثر حساسية |
Buna hazir olduguna emin misin? Burada olmak zorunda degilsin. | Open Subtitles | هل أنتَ متأكد أنّك مستعدٌ لذلك ليس عليك التواجد هنا |
Çok teşekkür ederim. Böyle fevkalade zeki insanlar arasında olmak, aslında tedirgin edici bir şey. | TED | شكراً جزيلاً. من المخيف جداً التواجد هنا بين أذكى الأذكياء |
Orada olmak konusunda azimlilerdi ama enerjileri yoktu. | TED | كنّ عازمات على التواجد هناك، لكن لم تكن لديهن أية طاقة. |
Ben sadece herkesin yaptığını yapmak istiyorum. Sonra da başkaları ölürken burada olmak canımı sıkıyor. | Open Subtitles | أكره التواجد هنا بينما الآخرون يموتون بالخارج |
Burada olmak çok güzel Profesör. | Open Subtitles | أتعرف , انه من الرائع التواجد هنا أيها البروفسور |
Onları titreten sadece hücrenin dışında olmak. | Open Subtitles | مجرد التواجد خارج هذه الزنزانة يجعلني أرتجف |
Alayın Aldershot'ta olduğunu bilmiyordum, sadece askerlerin olduğu bir yerde olmak istedim. | Open Subtitles | لم أكن أدري أن الكتيبة عسكرت هنا بـ"ألديرشوت" أردت التواجد حيث الجنود |
Çok tatlı bir adamdır. Neyse, bu işlerin etrafında olmayı seviyorum. | Open Subtitles | هو لطيف، على أيّ حال، أحب التواجد حول هذه الأشياء، تعرف؟ |
Artık seninle olmayı hak edip etmediğimden bile emin değilim. | Open Subtitles | لا أعرف إنْ كنت أستحقّ حتّى التواجد معك بعد الآن |
Açığa çıkmasını istemiştin. Babanla yemeğe gideceksem senin de orada olman gerekir. | Open Subtitles | لو كنتُ سأخرج لتناول العشاء مع أبيكِ عليكِ التواجد هُناك , أيضاً |
Barda işler çığırından çıktı. 20 dakikaya barda olmam lazım. | Open Subtitles | الوضع جنونى فى الحانه على التواجد هناك خلال 20 دقيقه |
Gitmemiz gereken yer orası, orası hoş ve ılık - burada olmaktan iyidir. | Open Subtitles | هذا مايجب أن نذهب اليه لأنه لطيف ودافئ هناك بدلا من التواجد هنا |
Bunu anlatabilmesi için bile değildim. Mesaj attı. Doğum gününde olmaya çalışacağım. | Open Subtitles | لم أحضر حتّى ليخبرني بذلك، أرسل لي الخبر، أحاول التواجد بأعياد الميلاد |
Tüm tıbbi araştırmalar risklidir. Bunu anlamıyorsan, beki de burada olmamalısın. | Open Subtitles | البحث الطبي يَتطلّبُ خطرَ دائماً إذا لم تفهم ذلك لايتوجب عليك التواجد هنا |
Tek istediğim onun tekrar mutlu olmasında bir parça da olsa katkım olması. | Open Subtitles | و ان كان بامكاني التواجد لجعلها سعيدة فهذا كل ما اريد ان افعله |
Sahada olmanın benim için en iyi seçenek olduğunu düşünmüyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد أن التواجد في الميدان هو الأمر الأفضل لي |
Dev bir koyun bulmak için ormana gitmiş olabilir. Buralarda olmalı. | Open Subtitles | حسناً، أعتقد أن عليه التواجد هنا أعني، أن هذا إكتشافه |
Bak, adamım, prosedür bu değil. Orada olmalıyım. | Open Subtitles | اصغي يا رجل , هذا ليس إجراءاً رسمياً , عليّ التواجد هناك |
Kafamı bile kaldıracak hâlim yoktu ama orada olmalıydım. | Open Subtitles | بالكاد قويت على رفع رأسي، لكنني احتجت التواجد هناك. |
Hep beraber olmamız çok güzel. Bilirsin, konuşmak için. | Open Subtitles | كان التواجد معكم شئ جميل تعلموا للتحدث معكم |
Ne kadar çok istesem de, bunun olmasını izlemek için etrafta olmamalıyız. | Open Subtitles | رغم شوقي العظيم, إلا أنه لا يجب علينا التواجد في الجوار و المشاهدة. |
Babam denizde, bu yüzden onun yerine burada olmamı istedi. | Open Subtitles | والدي في البحر و طلب مني .التواجد هنا عوضاً عنه |