Bir daha asla Şu andaki gibi mutlu olmayacak hayatlardan. | Open Subtitles | من حياة لن تصبح أبداً في مثل سعادة الوقت الحاضر |
Hayır, efendim, Şu anda her yönden küstah ve kibirli olsa da. | Open Subtitles | لا يا سيدي، في الوقت الحاضر أيضاً إنه فى كل جزءُ متغطرس |
Zamanla hepsini unutacağım ama Şu an için, bu hiç adil görünmüyor. | Open Subtitles | سأفقد كل ذاكرتي في النهاية ..لكن في الوقت الحاضر هذا ليس بعدل |
çoğumuz için, şimdiki zaman sanki sihirli bir zaman dilimi. | TED | إنه كما لو أنه، بالنسبة لمعظمنا، الحاضر هو وقت ساحر. |
Gelecekte bir evlilik olacak olması şimdi bir ilişki gerektirir. | Open Subtitles | و الزواج في المستقبل يتضمّن بعض أنواع العلاقة في الحاضر |
bugün yollarda Fasılalı Silecekleri kullanan 145 milyondan fazla otomobil var. | Open Subtitles | في الوقت الحاضر هناك 145 مليون سيارة تضع ماسحة الزجاج المتقطعة |
Jazz ve diğer etnik müziklerin buluştuğu Şu ansa popüler halk müziğinin başkenti. | Open Subtitles | ,بإلقاء الضوء على جاز البيتنك و البيبوب ,هل هذا الحاضر وقت الموسيقى الشعبية |
Şu an oyunu kimin oynadığını ve kiminle oynanıldığını biliyorum. | Open Subtitles | أعرف من يتلاعب بمن، في الوقت الحاضر حالما تبدأ اللعبة |
Muhtemelen Şu anda dünyada sahip olduğum en iyi arkadaşsın. | Open Subtitles | في الواقع انت صديقَي المفضل في العالم في الوقت الحاضر. |
Mantıklı olabilir. Sonuçta geçmişi, geleceği ve Şu anı görebiliyordu. | Open Subtitles | هذا منطقيّ، فقد كانت باستطاعته رؤية الماضي، الحاضر و المستقبل. |
Bir çok düşüncem var ve Şu anda zihnim çok açık. | Open Subtitles | لدي الكثير من الأفكار وإنني أفكر بشكل واضح في الوقت الحاضر |
Ancak malesef Şu an için Dünya Mirası kongresi ulusal yargı alanının dışında kalan yerleri koruma ihtiyacı duymuyor. | TED | ولكن لسوء الحظ لم تدرك هيئة التراث العالمي الحاجة لحماية مناطق وراء السيطرة القومية في الوقت الحاضر |
Geçmişimizi anlamak, şimdiki zamanı anlama kabiliyetimizi aktif olarak belirler. | Open Subtitles | إن فهم ماضينا يحدد و بفاعلية مقدرتنا على فهم الحاضر |
Bunu diyeceğimi düşünmezdim ama şimdiki zamana dönmek çok güzel. | Open Subtitles | ..تعرف ،لم أعتقدبأنّنيسأقولهالكن. إنه لأمر حسن أن أعود الى الحاضر |
Ya da birileri hala geçmişte yaşayıp beni şimdiki zamanda alt edememekten korkuyor. | Open Subtitles | أو ربّما شخص يعيش في الماضي وخائف للغاية من أن يواجهني في الحاضر |
Burada olduğumu iddia etmeye kalksanız bile şimdi Gresham Kulüp'te yemek yediğime yemin edecek dört tane çürütülemez tanığım var. | Open Subtitles | على الرغم أنك كنت تعزم أن لدي أربعة شهود لا يمكن الشك بهم الذين سيشهدون ويقسمون أنني في الوقت الحاضر |
Bu yüzden bizim geçmiş, bugün ve gelecek algımız bizim yaratılışımızdan geliyor. | Open Subtitles | لذلك انطباعنا حول الماضي، الحاضر والمستقبل يجب أن يأتي من حيث شُيدنا. |
günümüzde tıbbi cihazlar teknolojik olarak çok uzun yollar katetti. | TED | في العصر الحاضر أحرزت الأجهزة الطبية تقدما كبيرا في تقنياتها. |
Ve Günümüz şartlarında onlar olmadan da yaşamaya alışmamız lazım. | Open Subtitles | و علينا المحاولة أن نمضي بطريقنا في الحاضر من دونهم |
Bugünlerde insanlar çocuk yetiştirmenin uğraştırıcı ve zor olduğunu söylüyor, | Open Subtitles | يقال في الوقت الحاضر أن تربية الأطفال تحدي و صعوبة |
Sana küçük bir hediye getirdim. | Open Subtitles | أنا جلبت لكم القليل من الوقت الحاضر. السماح وتضمينه في الجلوس. |
Ama, ben inanıyorum ki o güne kadar, biz Şu anki finansal faciayı geçirmiş olacağız. | TED | لكن، انا واثق انه حلول ذلك اليوم سنكون تخطينا كارثه الحاضر الماليه. |
Onların planı ise gelecekte kazanmak için, bugünü kontrol altına almaya çalışmak. | Open Subtitles | خططهم هي نشر الفساد و التحكم في الحاضر لكي يفوزوا في المستقبل |
Her köşesinde taş olan bir kırmızı ya da mavi üçgen elde ettiğinizde zamanda sizi günümüze geri getirecek bir kapı açılıyor. | TED | بمجرد أن يتكون مثلث أحمر أو أزرق باستخدام عقدة عند كل نقطة، يُفتح مدخل الوقت ذلك والذي يمكنه أن يعيدك إلى الحاضر. |
Bu çok hoş ama Şimdilik farklı araştırmalara odaklanmaya karar verdim. | Open Subtitles | ذلك لطيف، لكنّي قرّرت التركيز على مساع أخرى في الوقت الحاضر. |