Siz çıraklar gelmek ister misiniz? Seyirci bölümünde yer var. | Open Subtitles | أن أردتم الحضور هنالك الكثير من الأماكن في قسم التشجيع |
Önümüzdeki birkaç hafta içinde restorana yemeğe gelmek ister misiniz? | Open Subtitles | هل تريدان الحضور لتناول العشاء في المطعم في الأسابيع المقبلة؟ |
Bu gece Geldiğiniz için teşekkürler millet, ama gitsek iyi olacak. | Open Subtitles | أشكركم على الحضور الليلة لكن يجدر بنا الذهاب |
Bazı ULF ekipmanımız var, bir deney için gelebilir misiniz? | Open Subtitles | لدينا بعض المعدات في مختبراتنا هل تستطيع الحضور لأداء تجربة؟ |
Evet, var. TED gibi bir konfreansa gelip de umutsuz olamazsınız, değil mi? | TED | لا يمكنك الحضور إلى مؤتمر مثل مؤتمر تيد وليس لديك أمل؟ أيمكنك ذلك؟ |
Sana biraz yardım etmem için beni orada istemediğinden emin misin? | Open Subtitles | هل أنت متأكد أنك لا تريد مني الحضور لتقديم المساعدة ؟ |
Geldiğin için teşekkürler ve böyle boktan giyindiğin için teşekkürler. | Open Subtitles | شكراً على الحضور و شكرا على الملابس السيئة فى عرضنا |
Bu kutuya hakkında üçten fazla şikâyet gelen herkes seminere gelmek zorunda. | Open Subtitles | أي أحد سيحصل علي ثلاثة شكاوي في هذا الصندوق سيتوجب عليه الحضور |
Hayır, o da gelmek istedi, ama olmadı işte. Sadece ben. | Open Subtitles | لا ، لقد اراد الحضور ولكنه لم يستطع انه انا فقط |
Efendimin emrine göre yürütme kurulunun diğer elemanları da gelmek zorundadır. | Open Subtitles | إنها أوامر من سيدي أنه يجب على اللجنة التنفيذية الحضور أيضاً |
Bayanlar ve baylar, hoşgeldiniz ve Geldiğiniz için teşekkür ederim. | Open Subtitles | أيها السيدات والسادة مرحبا وأشكركم على الحضور |
Geldiğiniz için teşekkürler, Tanrı korusun. | Open Subtitles | شكرا لكم جميعا على الحضور فليبارككم اللة |
Bayan Kelly bizimle Kenya'daki sınır Karakoluna kadar gelebilir. | Open Subtitles | الانسة كيلى تستطيع الحضور معنا حتى مقر مسؤول مقاطعة كينيا |
Geldiğinde söylerim. Hemen gelebilir misin? | Open Subtitles | سأخبرك عندما تحضر إلى هنا أيمكنك الحضور الآن ؟ |
Çocuğunu kreşe bırakan 37 nolu aile lütfen gelip çocuğunuzu alın. | Open Subtitles | الوالدان رقم 37 الذين تركوا طفلهم بالحضانة. الرجاء الحضور واستلام الطفل. |
orada bulunmak için çekişenlerin birçoğundan daha asil bir kanın var! | Open Subtitles | أنتِ لديكِ دماء نبيلة أكثر من كثيرٍ ممن سيتنافسون على الحضور |
Hoşça kal Peyton. Geldiğin için teşekkürler. | Open Subtitles | مع السلامة اريد ان اشكرك بيتون على الحضور |
Issızlıkta o kadar uzun süre yaşadım ki; Atlantis'e gelmemi istediğinde, ben... | Open Subtitles | لقد عشت فى عزلة لزمن طويل بحيث أنك عندما طلبت منى الحضور |
Beklemekten nefret ederim; bu yüzden başlamadan üç dakika önce gelmeyi planlıyordum. | Open Subtitles | أتأخر في الحضور لما قبل 3 دقائق لأني أكره الانتظار في الداخل.. |
Üç ay önce emekli oldu, ama gelmeye devam ediyor. | Open Subtitles | محال إلى التقاعد منذ 3 أشهر ولم ينقطع عن الحضور |
Ben de Bayan Vole'la bağlantı kurup buraya gelmesini sağlayayım. | Open Subtitles | الأفضل أن أتصل بمسز فول و أدعها اٍلى الحضور ، اتجلس هنا |
Ve bu gece seyirciler arasında, beş Einstein olmadığına adım gibi eminim. | TED | وأنا لا أشك بوجود خمسة أشخاص مثل أينشتاين في هذا الحضور الليلة. |
Aslında o uçakta. Afrika'daki o felaketten sonra burada olmaya karşı çıkamadı. Harika. | Open Subtitles | في الحقيقة لم يتمالك نفسه عن عدم الحضور إلى هنا بعد كارثة إفريقيا |
Ancak Tod gelemedi ve proje bir yerlerde kaldı, Düşündüğümüz gibi gibi olacak mı bilemiyorum. | TED | ولكن تود لم يستطيع الحضور , والمشروع في مكان ما. ولست متأكداً ان كان المشروع سيتم بالطريقة التي خططنا لها ام لا. |
Her sabah saat tam altıda yoklama yapıyorlardı. | Open Subtitles | كل صباح,فى السادسه بالضبط يوجد صف الحضور |
Bir nevi dördümüz birlikte çıkıyoruz ama eğer istersen sende gelebilirsin. | Open Subtitles | فنوعاً ما نحن في موعد مزدوج ولكنكِ بالتأكيد تستطيعين الحضور أيضاً |