Bu kısa videoda bana şaşırtıcı gelen bu videoyuyu çekerken Karess'in yurttaşlık hakları hareketi tarihini nasıl anladığı ama onla sınırlı kalmadığını göstermesi. | TED | المذهل في هذا المقطع هو او نحن نلتقط، ظهر أن كاريس كانت تفهم تاريخ حركة الحقوق المدنية و لكنها لم تكن مقيدة بها. |
Bu hareket, meclis üyelerinden ve... vatandaşlık hakları savunucularından eleştiriler alsa da... | Open Subtitles | بينما سبب هذا انتقاد الكثيرين من صناع القرار والمدافعين عن الحقوق المدنية |
Üçüncü olarak, USC hukuk Fakültesi'nde, son derece destekleyici bir iş yerinde çalışıyorum. | TED | و ثالثاً أعمل في مكان عمل داعم في كلية الحقوق في جنوب كالفورنيا |
El Salvador'dan İrlanda'ya kadınlar en temel haklar için savaşıyorlar. | TED | وتكافح النساء من السلفادور إلى أيرلندا من أجل الحقوق الإنجابية. |
Lisansa göre remiksçilerin yarattıklarına ilişkin tüm haklarını Lucas'a vermektedir. | TED | الترخيص لهؤلاء الممزجون خصصوا جميع الحقوق لمزج يعود إلى لوكاس. |
Southfork ile ilgili maden hakları olmadan botlarındaki çamurları bile satamazsın. | Open Subtitles | بدون الحقوق المعدنية لن تستطيع حتى بيع الوحل الذي على قدميك |
Eğer emin değilseniz olmamıştır çünkü o bir insan hakları ihlali ve hiçbir zaman rozetler ve masaya konan silahlarla sonlanmaz. | Open Subtitles | إن لم تكن متأكداً, إذن لم يسبق له ذلك, لأنها تهمة بالتعدي على الحقوق المدنية والتي لا تنتهي أبداً بإمتلاكه شارة |
Bu öncelikli su hakları kilit nokta. | TED | ان حاملي هذه الحقوق هم المفتاح لهذه المشكلة |
Amerika Vietnam karşıtı ve Yurttaş hakları hareketleriyle sarsılıyordu. | TED | وأمريكا ارتجت بالحركة المناهضة للحرب على الفيتنام وحركة الحقوق المدنية. |
Ağustos'ta başkanımız olağanüstü hâl ilan etti ve bazı hakları askıya aldı. | TED | في أغسطس أعلنت رئيستنا حالة الطوارئ وعلقت الحقوق المعينة. |
O babamı hukuk fakültesine göndermiş. Bütün masraflarını o karşılamış. | Open Subtitles | لقد ألحقت أبى بكلية الحقوق وقامت بتمويل عمله فى البداية |
Bana bir baba gibidir. hukuk fakültesinden mezun olduğumdan beri onunla çalışıyorum. | Open Subtitles | إنه أشبه بوالد بالنسبة إليّ أعمل لحسابه منذ تخرجي من كلية الحقوق |
Sanırım, babam hukuk fakültesinden mezun olduğumu görmekten çok haz duyardı. | Open Subtitles | أظن أن والدي كان سيستمتع بمشاهدتي و أنا أتخرج بكلية الحقوق |
Ama sürekli anayasadan alıntı yapıp duranlar ve temel haklar saçmalığından bahsedenler vardır. | Open Subtitles | لكن لديك تلك الامور السلبية التي دائما تحيط بالدستور و وثيقة الحقوق اللعينة |
Resmi bir bildiri yayınlayarak, onlara yeni kıta üzerinde sınırsız haklar verdi... | Open Subtitles | منحناهم مرسوماً مقدساً يضمن لهم الحقوق الأبدية لتلك القارة الواسعة و الجديدة |
Ancak ikincil haklar şarkıda değişiklik yapmanıza karşı sizi korur. | Open Subtitles | لكن الحقوق المشتقة تحميك إن قمت بتغيرات في تلك الأغنية |
Eğer gerçekten arkadaşınsa, film haklarını kim alırsa alsın senin adına mutlu olur. | Open Subtitles | ولو كانت صديقتك حقاً فستفرح من أجلك لا يهم مَن حصل على الحقوق |
Böylece gençlerin işsizliği ile eğitimi ve ötekileştirilmişlerin ve haklarını kaybetmişlerin göz ardı edilmesini dile getirdim. | TED | فتحدثت في بطالة الشباب وتعليمهم والتهميش والحرمان من الحقوق |
Kadınların sağlığı tıpkı eşit ücret politikası kadar önemli bir eşit hak konusudur. | TED | صحة المرأة هي مسألة متعلقة بالمساوة في الحقوق وبنفس أهمية المساواة في الأجر. |
Yani tam olarak bu gezegende doğmadı diye, hiçbir hakkı yok, öyle mi? | Open Subtitles | إذن لأنه لم يولد على هذا الكوكب ليس لديه أى نوع من الحقوق |
Köle ya da mal değil sizleri üretenlerle aynı haklara sahip yaşayan varlıklar. | Open Subtitles | لستم بعبيد أو ملكيه خاصه ولكن كائنات حيه بنفس الحقوق مثل من صنعوكم |
Uzun bir uçuştan sonra bu hakların kaybolmasının nedeni nedir? | TED | إذن ما الذي يجعل رحلة طيران طويلة تجعل هذه الحقوق تتبخر؟ |
Güçlerini bu şekilde kullanman insan haklarına aykırı bir durum. | Open Subtitles | لكن لا أظن أن عليك استخدام خاصتك لخرق الحقوق المدنية |
Birçoğumuz kadınların haklarından mahrum edildiğini söylüyor, ancak gerçek şu ki evet, çoğu zaman kadınlar kendi kendilerini bu haklardan mahrum ediyorlar. | TED | ربما يقول أكثرنا أن النساء يُمنعن حقوقهن، لكن الحقيقة تقول أنه لطالما حرمت النساء أنفسهن هذه الحقوق. |
Denetim ile Baidu başkanı Robin Li, bir zamanlar Çin halkının rahatlık karşılığında belirli bireysel haklardan vazgeçmek istediğini söylemişti. | TED | مع الرقابة، قال ذات مرة روبن لي، رئيس بايدو، الصينيون على استعداد تام للتخلي عن بعض الحقوق الفردية مقابل المصلحة. |
Polis köpeklerinin grevcilere saldırdığını ve insan haklarının çiğnendiğini görmezsiniz. | Open Subtitles | لن ترى الكلاب البوليسيّة تهاجم المضربون و متظاهرو الحقوق المدنيّة |
İngiliz Hazinesi, 3. Nesil cep telefonları işletme hakkını satmaya karar verdi. Bu hakkın ne kadar olacağına dair çalışmalar yaptı. | TED | وقد قررت الخزانة البريطانية أنها ستبيع حقوق الجيل الثالث للهواتف النقالة بتقييم ما كانت تساويه تلك الحقوق. |
Aşağıda senin iki katın hakka sahip ölü bir üniversite öğrencisi var. | Open Subtitles | لدي ولد ميت من الكلية في الطابق السفلي لديه ضعف الحقوق مثلك |