Tabii ki takım olma konusunda, ihtimaller hep yaşam ya da ölüm değil. | TED | بالطبع في الانتظام ضمن الفريق الأمر لا يتعلق على الدوام بالحياة أو الموت |
Daniel ve Alexis, artık beraberiz. - Ve hep böyle kalacağız. | Open Subtitles | يادانيال ويا الكسيز نحن هنا معا وسوف نكون كذلك على الدوام |
Seni değersiz pislik! Beş para etmezsiniz. hep aynı hatalar. | Open Subtitles | أيها القذر، أنتَ قذارة عديمة الفائدة نفس الخطأ على الدوام |
Muayenehanemin kapılarının daima, normal iş saatlerinde dahi sana kapalı olacağına yemin etmiştim. | Open Subtitles | وحلفت ألا أفتح لك باب عيادتي إلى الأبد، حتى خلال أوقات الدوام الرسمي. |
Bu yüzden buraya gelirseniz-- tam buraya bugün, okuldan sonra hepimizden yalnızca birer şaplak yiyeceksiniz. | Open Subtitles | ..و لذا فلو اجتمعتم هنا اليوم بعد انتهاء الدوام الدراسي فسوف تتلقون ضربة واحدة من كل منا |
Gelen ürünler hep farklı oluyor. Miktarı farklı, kalitesi farklı. | Open Subtitles | ما يأتيني, انه مختلف على الدوام كميات مختلفة, جودات مختلفة |
Ormanda da olsan kulübede de hep bir şey seni izliyormuş gibi ve geçen iki gece pek iyi uyuyamadım. | Open Subtitles | سواءاً كنت في الغابة أو كنت في المخيّم ، تشعر وكأن شيئاً ما يراقبك على الدوام وآخر ليلتين |
Ve sonra gizli yerimizin bulunmaması için hep tetikte olacağız. | Open Subtitles | وبعد ذلك , سيراقب مخبأة على الدوام ليتأكد أنه لم ينكشف |
Nereye gidersem veya ne yaparsam yapayım, seni hep seveceğim. | Open Subtitles | حيثما تسير بى الأقدار أو كيفما يتحتم علىَ فعله سأظل على الدوام أحبك |
Nereye gidersem veya ne yaparsam yapayım seni hep seveceğim. | Open Subtitles | حيثما تسير بى الأقدار أو كيفما يتحتم علىَ فعله سأظل على الدوام أحبك |
Hayır, yarını hep boş tutarım. Yani vaktim var demek istedim. | Open Subtitles | لا , انا ابقي ليله الغد شاغره على الدوام اعني , اعني انني لم اخطط لشيء بعد |
Sonsuzluk aslında hep oradaydı. | Open Subtitles | حسناً، كانت المالانهاية موجودة على الدوام لكنهم |
Bu hep oluyor. Adalet sistemimiz böyle işliyor. | Open Subtitles | إنه يحدث على الدوام إنها الطريقة التي يعمل بها نظامنا القانوني |
Emin değildim ama hep öyle bir tehdit vardı. | Open Subtitles | لم نكن واثقين، لقد كانت تمثل تهديداً لنا على الدوام |
Hayatınız daima stresli anlarla dolu olacak. | TED | إن حياتك ستكون مليئة على الدوام بالمواقف المسببة للتوتر. |
- daima kendini düşünemezsin. | Open Subtitles | لا يمكن أن تفكـِّر في نفسك فقط على الدوام. |
Ben deli dolu, dünyayı umursamayan bir gençtim, fakat daima dürüst olmuştum ve işlerimde doğruluktan ayrılmamıştım. | Open Subtitles | كنت متهوراً ، فتى طائش إلى حد ما ولكني كنت صادقاً على الدوام وسلس التعامل |
Bak, okuldan sonra arkadaşlarımla çıkacağım... onları evine getirebilirim, yine garip şeyler yapacak mısın? | Open Subtitles | حسنا اريد الخروج مع صديقاتي بعد الدوام المدرسي ثم ساعود معهم الى منزلك أم ستغضب مرة اخرى؟ |
Canını sıkan bir şey varsa her daim omzumda ağlayabilirsin. Ya da vücudumun diğer kısımlarında. | Open Subtitles | أوتعلمين، إن كان ثمة ما يضايقك لديكِ كتفي على الدوام لتبكين عليه، أو أي جزء اَخر |
Hayattaki alışkanlıklar, randevular, düzenli beslenme beni her zaman korkutur. | Open Subtitles | كنت خائفة على الدوام الحياة العادية تبدو مثل الوجبات المنتظمة |
Tam zamanlı birini alalım, haftada 150 dolar, kendi odası olmayacak. | Open Subtitles | إجعله وظيفة كاملة الدوام , 150 دولاراً في الأسبوع وعليه أن يُشارك مكتباً |
devamlı etrafı tarayan bir dozölçeriniz olmalı, devamlı bir hükümet görevlisiyle olmalısınız, acımasız radyasyon kuralları ve sürekli kirlilik izlemesi var. | TED | عليك ان تحسب جرعات الأشعاع علي الدوام وعليك أن تنبه الحكومة دوما وهناك قواعد صارمة خاصة بالإشعاع ورصد التلوث المستمر. |
Her zamanki gibi başarılı olmasına dair beklentiler. | Open Subtitles | التوقعات بأن يكون بارعاً كما إعتاد أن يكون بارعاً على الدوام |
başından beri onda yanlış bir şeyler olduğunu biliyor ve hissediyordum. | Open Subtitles | منذ البداية شعرت بأن فيه شيئاً ما علي الدوام غير صحيح |
Anne ve babamız sürekli bana ve kardeşime dişlerimizi fırçalarken musluğu kapamamızı söylerdi. | TED | كان والدي يذكرانني أنا وأشقائي على الدوام بقفل الحنفية عندما نقوم بتنظيف أسناننا. |