dijital dünya bize kendimizi daima meşgul, ebediyen meşgul olarak hissetmemiz için planlanmış. | TED | يتآمر العالم الرقمي ليجعلنا نشعر بأننا مشغولون إلى ما لا نهاية، مشغولون دائمًا |
Şu an üretimde olan şey, dijital üretimdeki dijital IP adı verilen şey. | TED | حاليا، في التصنيع، ما يحدث هو، ما يسمى بالخيط الرقمي في الصناعة الرقمية. |
Birkaç sene önce, dijital ortama geçiş yapmak isteyen bir bankayla çalışıyordum. | TED | قبل عدة سنوات، كنت أعمل في بنك، أراد الشروع في التحول الرقمي. |
Bu örneklerin hepsindeki ortak nokta ise alıcı ve satıcıyı gerçek dünyadan alıp dijital dünyada buluşturma işlevini yerine getirmesi. | TED | ما تشترك به هذه الأمثلة هي نقل هذه الخاصية الأساسية من توافق البائعين والمشترين من العالم الحقيقي إلى العالم الرقمي. |
Öyle mi? dijital zoomu olan kaç kamera vardır? 5.000? | Open Subtitles | كم عدد كاميرات التقريب الرقمي عشرة ألاف ، خمسة ألاف؟ |
30 yıl önce konuşmayı bıraktı artık dijital çevirmen ile iletişim kuruyor. | Open Subtitles | توقفت عن الحديث منذ 30 عاماً انها تتواصل الان بواسطة المترجم الرقمي |
30 yıl önce konuşmayı bıraktı dijital çevirmen ile iletişim kuruyor artık. | Open Subtitles | توقفت عن الحديث منذ 30 عاماً انها تتواصل الان بواسطة المترجم الرقمي |
Kameralarımız var ama onlar bilgisayarı besleyen dijital sisteme yönlendiriyorlar. | Open Subtitles | لدينَا كاميرات لكنّهم يغيرونها إلى النِظام الرقمي الذي يُغذّي الكمبيُوتر. |
İki yıl önce, ortaklarımızdan biri, çok önemli bir miras alanı olan, Uganda'daki UNESCO miras alanı içerisindeki Kasubi Kraliyet Mezarlıklarını dijital olarak muhafaza etmemiz talebiyle bize geldi. | TED | فاتحنا منذ سنتان شريك لدينا حول الحفظ الرقمي لموقع تراثي مهم، موقع تراث اليونسكو في أوغندا، مقابر كاسوبي الملكية. |
dijital üretim bunu daha da etkili bir biçimde yapmamızı sağlıyor. | TED | يسمح لنا التصنيع الرقمي أيضًا بالقيام بذلك بشكل أكثر فعالية. |
Dolayısıyla biz yardımcılarımıza eğitim veriyoruz onlar da dijital bariyerleri yıkmak için bize yardım ediyorlar. | TED | لذا ما نقوم به هو تدريب المساعدين حتى يتمكنوا من المساعدة في كسر الحاجز الرقمي. |
Görebildiğiniz gibi, bu dijital gövde üzerinde çalışmak için parmaklarımı kulanıyorum. | TED | كما ترون، أنا استخدم إصبعي للتفاعل مع الجسد الرقمي. |
Hafızamı dijital dünyaya açmaya başladım ama bilirsiniz, bu beraberinde bir sorun doğuruyor. | TED | لقد بدأت الاستعانة بمصادر خارج ذاكرتي وذلك إلى العالم الرقمي ولكن كما تعلمون فإن ذلك يجلب المشكلات |
Netra ve ben 200 yıllık planımızda teknolojiyi dijital mirasımızı gerçek manada şekillendirecek bir araç olarak kullanıyoruz. | TED | نستخدم أنا ونيترا التكنولوجيا كوسيلة في خطة ال200 عام الخاصة بنا لحفظ إرثنا الرقمي |
Belki bir kendimizin dijital küratörlüğümüzü gerçekten anlayan ilk nesiliz.. | TED | قد نكون الجيل لأول الذي يفهم حقيقة الإشراف الرقمي على أنفسنا |
MM: dijital içeriğin bir başka fiziksel bir şey ile birleştirilmesi aura olarak isimlendiriliyor ve konuşma boyunca bu terimi kullanacağım. | TED | م.م. : وربط المحتوى الرقمي بشيءٍ ما محسوس هو مانطلق عليه aura أو الهالة ، و سأستخدم هذا المصطلح أثناء حديثي. |
Ama, hür irade ve dijital çağda yaşamak birbirinin zıttı değil. | TED | ولكن حقنا في تقرير مصيرنا والعيش في العصر الرقمي أمرانِ لا يتعارضان. |
Çünkü artık hepimiz dijital, ağ bağlantılı bir çağda yaşıyoruz, hepimiz ardımızda kayıt bırakıyoruz. | TED | لأنه في العصر الرقمي الذي نعيش فيه الآن, في عصر الشبكات, نحن جميعاً نترك سجلاً. |
İşte, bu örneklerde, biz dijital dünyanın içine uzanabiliyoruz. | TED | إذن في هذه الأمثلة، نمد أيدينا إلى العالم الرقمي. |
Ya da, Heidegger'in de katılmayacağı gibi, sayısal diriltmeyi basitleştiren... | Open Subtitles | أو كما يزعم هايديغر, الإحياء الرقمي والتي تقوم بالتبسيط هنا.. |
Bu PDA'nın içinde imha virüsü var. | Open Subtitles | المساعد الشخصي الرقمي هذا أُصيب بفيروس إبادة |
Yardımlaşma dünyasını analogdan dijitale geçirmeye ihtiyaç duyduğumuza inanıyorum. | TED | أعتقد أننا نحتاج أن نأتي بعالم الأعمال الإنسانية من التناظري إلى الرقمي. |