Annem, bunun bizi bir arada tutan tek şey olduğunu söylerdi. | Open Subtitles | أمى أعتادت أن تقول أن هذا الشىء الوحيد الذى جعلنا اقرب |
Güven bana, orada düz olan tek şey televizyon ekranları. | Open Subtitles | و صدقنى , الشىء الوحيد المُسطح هناك هو شاشات التلفاز |
Panzehirin onun esas amacını engelleyecek tek şey olduğunu biliyordu. | Open Subtitles | كانت تعلم ان المضاد هو الشىء الوحيد الذى سيوقف خطته |
O, bu mağazadan almaktan gerçekten zevk aldığım tek şey. | Open Subtitles | هذا هو الشىء الوحيد الذي يمتعني شرائه في هذا المحل |
Ellerimi donunun içine sokmayacak kadar çok sevdiğim tek kadından bana kalan tek şeyi de benden aldılar. | Open Subtitles | وقد اخذوا الشىء الوحيد المتبقى لدى من المرأة التى احببتها بما فيه الكفاية والتى لم اضع يدى تحت سروالها |
Dikkatimi çeken tek şey "lamba" yerine "ateş böceği demesiydi. | Open Subtitles | الشىء الوحيد البارز هو استخدامها للحشرات المضيئة بدلا من المصابيح |
Üzgün olduğum tek şey, buraya gelirken bir tarafımın donması. | Open Subtitles | الشىء الوحيد الذي يحزنني أني أتيت في هذا الطقس البارد |
O kadın ile on milyon dolar arasındaki tek şey benim. | Open Subtitles | انا الشىء الوحيد اللذي يقف ما بينها وبين 10 ملاين دولار |
Kendi başına takip ettiği tek şey aslında aktivite. Onu bile tam anlamıyla yapmıyor. | TED | الشىء الوحيد الذي يتتبعه بنفسه هو النشاط. و حتى في تلك الحالة، لن يكون كاملا. |
Yapılacak tek şey var, o da kamuflaj. | Open Subtitles | الشىء الوحيد المتبقى لدينا لنفعلة هو خداعهم بة |
Seninle ilgili özel olan tek şey sevişmek hakkındaki tuhaf fikirlerin. | Open Subtitles | الشىء الوحيد الذى يميزك هو فكرتك الغريبة عن ممارسة الحب |
Canlı götürmek isteyeceğim tek şey kendim. | Open Subtitles | الشىء الوحيد الذى اريده، ان يرجع حيا هو انا |
Senin bu koltuğa gelmeni engelleyen tek şey, yerçekimi kanunu. | Open Subtitles | الشىء الوحيد الذى يَشُدُّكِ إلى هذا المقعد الآن هو قانون الجاذبيّة. |
Benimle ilgili düşündüğün tek şey... | Open Subtitles | لنواجة الحقيقة , الشىء الوحيد الذى تهتم بى لأجلة هو المال |
Kontrol altında tutmadığım tek şey sensin. | Open Subtitles | أيّها التحرّى، الشىء الوحيد الذى ليس تحت سيطرتى، هو أنت |
Kemerlerin işe yaradığı tek şey pantalonlarınızı tutmasıdır. | Open Subtitles | الشىء الوحيد الذى تفيد فيه الأحزمة هو منع السروال من السقوط |
Kemerlerin işe yaradığı tek şey, pantalonlarınızı tutmasıdır. Tamam, idmana başlayalım, olur mu? | Open Subtitles | الشىء الوحيد الذي تفيد فيه الأحزمة هو منع السروال من السقوط |
Artık önemli olan tek şey sevdiğimiz insanlar. | Open Subtitles | الشىء الوحيد الذى يهم الاّن هو الأشخاص الذبن نحبهم |
Sahip olduğumuz gerçekten etkili tek silahın onların yapamadığı tek şeyi yapabilme yeteneğimiz olduğunu söyledim. | Open Subtitles | حسنا , إن السلاح الحقيقى و الفعال الذى نملكه هى قدرتنا على فعل الشىء الوحيد الذى لا يستطيعوه |
Bizi geceleri donmaktan kurtaran tek şeyi mi? Senin için bile Raven bu çok aşırı. | Open Subtitles | ان السفينة هى الشىء الوحيد الذى يبقينا على قيد الحياة |